Tarihçe-i Hayat - page 924

Bu defa taarruz pek genifl dairede, reis-i hükûmet ve
haz›r kabine, plânl› ve dehfletli bir evham ile hücum etti.
Benim ald›¤›m bir habere göre ve çok emarelerle gizli
münaf›klar›n yalan jurnalleri ve desiseleriyle, bizi hilâfet
komitesiyle ve Nakflî tarikatinin gizli cemiyetiyle tam alâ-
kadar, belki pifldar gösterip, hükûmeti büyük bir telâfla
sevk ederek, Nurun büyük mecmualar›n›n Istanbul’da
ciltlenip âlem-i ‹slâmda intiflar›n› ve inayet ve makbuli-
yetlerini bir delil gösterip, hükûmeti korkutup, k›skanç
resmî hocalar› ve vehham memurlar› aleyhimize insafs›z-
ca çevirdiler. Tahminlerince, herhâlde çok vesikalar,
emareler görülecek.
Hem, Eski Said damar›yla tahammül etmeyerek, “Or-
tal›¤› kar›flt›racak” diye kanaatleri varm›fl. Cenab-› Hak-
ka hadsiz flükür olsun, o musibeti binden bire indirdi. Bü-
tün taharrilerde, hiçbir cemiyet ve komitelerle bir alâka-
m›z› bulamad›lar. Yoktur ki, bulsunlar. Onun için savc›, if-
tiralara ve yanl›fl manalara, medar-› mes’uliyet olmayan
cüz’î isnatlara mecbur olmufl. Madem hakikat budur,
Nurlar ve biz yüzde doksan dokuz derece musibetten ha-
lâs olduk; öyle ise, de¤il flekva, belki binler flükür etmek-
le inayet-i ‹lâhiyenin bu cilvesinin tamam›n› sab›r, flükür,
istirhamla beklemeliyiz ve Nur dersleriyle, bu medrese-
nin mütemadiyen ç›kan ve giren muhtaç ve müfltaklar›-
na teselli vererek, yard›m etmeliyiz.
Said Nursî
„@ò
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
cemiyet:
manevî birlik teflkil
eden topluluk.
cilve:
tecelli, görüntü.
cüz’î:
küçük, az; k›ymetsiz,
önemsiz.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
delil:
bir davay› ispata yarayan
fley, bürhan.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
emare:
alâmet, belirti, niflan.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
halâs:
kurtulma, kurtulufl, selâ-
mete erme.
hilâfet:
halifelik, ‹slam devlet re-
isli¤i.
hücum:
sald›rma.
iftira:
asl› olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu bafl-
kas›na yükleme.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
inayet-i ‹lâhiye:
Allah’›n yard›m›.
intiflar:
yay›lma, yayg›nlaflma,
neflrolunma.
isnat:
dayand›rma, mal etme, bir
fleyi bir kimseye ait gösterme.
istirham:
rica etme.
jurnal:
ihbar, flikâyet.
kabine:
hükümet,
vekiller
hey’eti, bakanlar kurulu.
kanaat:
inanma, görüfl, fikir.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanm›fl topluluk, cemiyet.
Madem:
...den dolay›, böyle ise.
makbuliyet:
makbullük, be¤enil-
mifllik, geçerlilik.
mecmua:
toplan›p, biriktirilmifl,
düzenlenmifl yaz›lar›n hepsi.
medar-› mes’uliyet:
sorumluluk
sebebi.
medrese:
eski dönemde ders
okutulan düzenli ö¤retim kurulu-
924 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI
flu.
münaf›k:
nifak sokan, ara bo-
zucu; kalbinde küfrü gizledi¤i
halde Müslüman görünen.
musibet:
felâket, belâ.
müfltak:
arzulu, fazla istekli,
ifltiyak gösteren.
mütemadiyen:
sürekli ola-
rak, devaml›.
Nakflî:
Hz. fiah-› Nakfliben-
dî’nin kurdu¤u tarikat ve bu
tarikate mensup olan.
pifldar:
önde giden, öne dü-
flen, öncü.
reis-i hükümet:
hükümet
baflkan›; baflbakan.
resmî:
devlet ad›na olan.
sab›r:
dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü.
flekva:
flikâyet.
sevk:
yöneltme.
flükür:
Allah’›n nimetlerine
karfl› memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hâl ile
Allah’› hamd etme.
taarruz:
sald›rma, sataflma,
iliflme.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karfl›
koyabilme, katlanma.
taharri:
arama, araflt›rma.
tarikat:
Allah’a ulaflmak için
fleyhin gözetiminde müridin
takip edece¤i terbiye usul ve
yolu.
teselli:
avutma, ac›s›n› dindir-
me.
vehham:
çok flüphe ve ves-
vese eden, çok kuruntulu; ve-
himli, kuruntulu.
vesika:
dayan›lacak, güveni-
lecek sa¤lam delil, belge.
1...,914,915,916,917,918,919,920,921,922,923 925,926,927,928,929,930,931,932,933,934,...1390
Powered by FlippingBook