de¤iller ve olamazlar. Fakat, bu vatan›n eski kahraman-
lar› kemal-i sevinçle flahadet mertebesini kazanmak için
ruhlar›n› feda eden milyonlar ‹slâm fedailerinin ahfatlar›,
o¤ullar› ve k›zlar› o fedailik damar›ndan irsiyet alm›fllar
ki, bu harika alâkay› gösterip Denizli Mahkemesinde bu
âciz bîçare kardefllerine bu gelen cümleyi onlar hesab›na
söylettirdiler:
“‘Milyonlar kahraman bafllar feda olduklar› bir hakika-
te, bafl›m›z dahi feda olsun’ diye, onlar nam›na söylemifl,
mahkemeyi hayret ve takdirle susturmufl.
“Demek, Nurcularda hakikî, halis, s›rf r›za-i ‹lâhî için
ve müspet ve uhrevî fedailer var ki; mason ve komünist
ve ifsat ve z›nd›ka ve ilhat ve Taflnak gibi dehfletli komi-
teler o Nurculara çare bulamay›p, hükümeti ve adliyeyi
aldatarak lâstikli kanunlar ile onlar› k›rmak ve da¤›tmak
istiyorlar. ‹nflaallah bir halt edemezler. Belki, Nurun ve
iman›n fedailerini ço¤altmaya sebebiyet verecekler.”
Said Nursî
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
Dünkü suale benzer, k›rk sene evvel olmufl bir suâl ve
cevab› size hikâye edece¤im. O eski zamanda, Eski Sa-
id’in talebeleri üstatlar›yla fliddet-i alâkalar› fedailik dere-
cesine geldi¤inden, Van, Bitlis taraf›nda Ermeni komite-
si Taflnak fedaileri çok faaliyette bulunmas›yla, Eski Said
âciz:
zay›f, güçsüz.
ahfat:
o¤ul o¤ullar›, torunlar.
alâka:
ilgi, iliflki, yak›nl›k.
Aziz:
izzetli, muhterem, sayg›n.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
evvel:
önce.
fedâ:
u¤runa verme, kurban ol-
ma.
fedaî:
can›n› esirgemeyen, mü-
him bir maksat u¤runa can›n›
vermeye haz›r bulunan.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
halis:
samimî, her amelini yaln›z
Allah r›zas› için iflleyen.
halt:
kar›flt›rma, uygunsuz fiil ve
davran›fl.
harika:
ola¤anüstü.
ifsat:
fesada u¤ratma, bozma, ka-
r›fl›kl›k ç›karma.
ilhad:
islâm inanc›ndan dönme,
Allah’›n varl›¤›na ve birli¤ine inan-
may›fl.
iman:
inanç, itikat.
inflaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nas›nda kullan›lan bir dua.
irsiyet:
soyaçekim.
kemal-i sevinç:
tam bir sevinç ve
mutluluk.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanm›fl topluluk, cemiyet.
komünist:
bütün mallar›n ortak-
lafla kullan›ld›¤› ve özel mülkiye-
tin olmad›¤› iddias›nda bulunan
düzen in mensubu olan kimse.
mason:
dünyevî maksatlarla
kurulmufl, s›k› bir dayan›flma-
y› esas alan komiteci teflkilâ-
t›n mensubu.
mertebe:
derece, basamak.
müspet:
olumlu.
nam:
ad.
Nurcu:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin eserlerine ve fikirle-
rine taraftar olan, Risale-i
Nur’lar› okuyup neflreden
kimse.
r›za-y› ‹lâhî:
Allah’›n r›zas›,
hoflnutlu¤u.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n
temeli ve sebebi olan manevî
varl›k.
flahadet:
flehitlik, flehit olma.
sebebiyet:
sebep olma.
fliddet-i alâka:
alâkan›n, ilgi-
nin fliddeti, ilginin afl›r›l›¤›.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst,
hakk› ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sual:
soru.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
talebe:
ö¤renci.
Taflnak:
bir Ermeni komitesi.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
z›nd›ka:
dinsizlik, inançs›zl›k.
1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
918 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI