Tefsir iki k›s›md›r:
•
Birisi
, malûm tefsirlerdir ki, Kur’ân’›n ibaresini ve
kelime ve cümlelerinin manalar›n› beyan ve izah ve ispat
ederler.
•
‹kinci k›s›m tefsir ise
, Kur’ân’›n imanî olan hakikat-
lerini kuvvetli hüccetlerle beyân ve ispat ve izah etmek-
tir. Bu k›sm›n pek çok ehemmiyeti var. Zahir malûm tef-
sirler, bu k›sm› bazen mücmel bir tarzda derç ediyorlar.
Fakat, Risale-i Nur, do¤rudan do¤ruya bu ikinci k›sm›
esas tutmufl, emsalsiz bir tarzda muannid feylesoflar› sus-
turan bir manevî tefsirdir.
Said Nursî
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
Ehemmiyetli bir taraftan ehemmiyetli ve manidar bir
sual edilmifl. Bana sordular ki: “Siz cemiyet olmad›¤›n›-
za, üç mahkeme o cihette beraat vermesiyle ve yirmi se-
neden beri tarassut ve nezaret eden alt› vilâyetin o nok-
tadan iliflmemeleriyle tahakuk etti¤i hâlde, Nurcularda
öyle harika bir alâka var ki, hiçbir cemiyette hiçbir komi-
tede yoktur. Bu müflkülü halletmenizi isteriz” dediler.
Ben de cevaben dedim ki: “Evet, Nurcular cemiyet
memiyet, hususan siyasî ve dünyevî ve menfî ve flahsî ve
cemaatî menfaat için teflekkül eden cemiyet ve komite
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 917
A
FYON
H
AYATI
la ilgili.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
izah:
aç›klama, ayr›nt›lar› ile an-
latma.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanm›fl topluluk, cemiyet.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
manidar:
nükteli, ince manal›.
menfaat:
fayda.
menfi:
olumsuz, müspet olma-
yan.
muannit:
inatç›, ayak direyen.
mücmel:
öz olarak anlat›lm›fl, k›-
sa ve az sözle ifade edilmifl, öz,
özet.
müflkül:
güçlük, zorluk.
nezaret:
gözetme, bakma, kont-
rol etme.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’lar› oku-
yup neflreden kimse.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
flahsî:
flahsa, kifliye ait, hususî.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst, hakk›
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete ait.
sual:
soru.
tahakkuk:
gerçekleflme, kesin-
leflme.
tarassut:
gözetme, göz alt›nda
tutma.
tarz:
biçim, flekil.
tefsir:
Kur’ân’›n mana bak›m›n-
dan izah›, aç›klamas›.
teflekkül:
kurulma, oluflma, flekil-
lenme.
vilâyet:
il.
Zahir:
görünen, görünücü.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
g›n.
beraat:
temize ç›kma, suçsuz
oldu¤u anlafl›lma.
beyan:
aç›klama, bildirme,
izah.
cemaatî:
cemaate ait, toplu-
lu¤a ait olan.
cemiyet:
manevî birlik teflkil
eden topluluk.
cevaben:
cevap olarak, karfl›-
l›k fleklinde.
cihet:
yön.
derç:
sokma, içine alma.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
k›ymet.
ehemmiyetli:
önemli.
emsalsiz:
benzersiz.
feylesof:
dinsiz, sap›k fikirli,
felsefe ile u¤raflan.
hakikat:
gerçek, esas.
hall:
çözme, kar›fl›k bir mese-
leyi flüphe edilmeyecek dere-
cede aç›klama.
harika:
ola¤anüstü.
hüccet:
delil.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ibare:
metin, cümle veya bir
kaç cümleden oluflan söz gru-
bu.
imanî:
imana dair olan, iman-
1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.