alâkalarn gevfletmek plân var. Zaten çoktan beri be-
ni ihanetlerle ve iftiralarla ve tecritlerle bu kudsî ve uh-
revî ve imanî alâkay bozmaya çalfltlar; muvaffak ola-
madlar. fiimdi Nurcular ürkütmek, zayf bir damar bu-
lup nazarlarn baflka tarafa çevirmeye baz bahaneleri
buluyorlar. nflaallah, demir gibi metin Nurcularn kahra-
manâne sebatlar ve tahammülleri ve mücahid-i ekber
olan Nurun hakikatleri, onun elinde birer elmas klç bu-
lunan flakirtlerin flahs- manevîsinin pek harika fedakârl-
¤, onlarn bu plânn da akim brakacak.
Evet,
Cennet ucuz olmad¤ gibi, Cehennem dahi lü-
zumsuz de¤il
.
Sizlere tekrar ile beyan edilmifl: eski zamann kahra-
man mücahitlerine nispeten en az zahmet, a¤r flerait ve
bu zamann fliddet-i ihtiyaç cihetiyle çok sevap kazanan,
inflaallah halis Nurculardr. Ve boflu bofluna, bâdheva,
belki günahl, zararl giden birkaç sene ömrünü, böyle
kudsî bir hizmet-i imaniye ve Kurâniyeye sarf eden ve
onun ile ebedî bir ömrü kazanan Nur Talebeleridir. Ben,
kendi hisseme düflen bütün bu hücumlarna karfl, pek-
çok zaafiyetimle beraber tahammüle karar verdim. nfla-
allah, kuvvetli, fedakâr, genç, kahraman kardefllerim
benden geri kalmaz ve kaçmazlar ve kaçanlar da geri
çevirmeye, flimdiye kadar çalfltklar gibi, çalflacaklar.
Said Nursî
@ò
TARHÇE- HAYATI
| 907
A
FYON
H
AYATI
mücahit:
din u¤runda ve Allah r-
zas için savaflan.
mücahit-i ekber:
en büyük mü-
cahit, en büyük savaflç.
muvaffak:
baflarmfl, baflarl.
nazar:
bakfl, dikkat.
nispeten:
nispetle, kyaslayarak.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sînin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nurlar oku-
yup neflreden kimse.
flahs- manevî:
manevî flahs,
belli bir kifli olmayp bir cemaat-
teb meydana gelen manevî flahs.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
sarf:
harcama.
sebat:
sözünde durma, kararl ol-
ma, azimlilik.
flerait:
flartlar.
fliddet-i ihtiyaç:
ihtiyacn, muh-
taç olmann fliddeti, ihtiyacn çok
fazla olmas.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karfl koyabil-
me, katlanma.
Talebe:
ö¤renci.
tecrit:
hücre hapsi; bir kiflinin
baflkalaryla olan iliflkisini kesme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete ait.
zaafiyet:
zayflk, güçsüzlük, der-
manszlk.
zahmet:
sknt, eziyet, meflak-
kat.
zaif:
zayf.
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
flarsz.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
bad- heva:
heva ve heves
rüzgâr, gelip geçici hevesler.
bahane:
kusur, noksan.
beyan:
açklama, bildirme,
izah.
cihet:
yön.
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
elmas:
çok de¤erli.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
hakikat:
gerçek, esas.
halis:
samimî, her amelini
yalnz Allah rzas için iflleyen.
harika:
ola¤anüstü.
hisse:
pay, nasip.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kurân hakikatlerinin ikna
edici ve ilmî delillerle anlafll-
masna hizmet etme.
hizmet-i Kurâniye:
Kurân
hizmeti.
hücum:
saldrma.
iftira:
asl olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
baflkasna yükleme.
ihanet:
hainlik, kötülük etme.
imanî:
imana dair olan, iman-
la ilgili.
Inflaallah:
Allah izin verirse
manasnda kullanlan bir dua.
kahramanâne:
kahramanca,
yi¤itçe, cesurca.
kudsî:
mukaddes, yüce.
metin:
sa¤lam ve dayankl;
kolaylkla sarslmayan, telâfla
düflmeyen ve korkuya kapl-
mayan.