Tarihçe-i Hayat - page 909

Aziz, s›dd›k kardefllerim ve bu dünyada medar-› tesel-
lilerim ve hakikatin hizmetinde yorulmaz arkadafllar›m,
Bu mübarek aylarda ve sevab› ziyade bu çilehanede
mümkün oldu¤u kadar bir meflgale-i Kur’aniye ve Nuri-
ye ile s›k›nt›l› vaktiniz sarf edilse, çok faydalar› var. S›k›n-
t› hafifleflti¤i gibi, k›ymettar kalp ve ruhun ferahlar›na
medar, sevab› yüksek bir ibadet, o Nurlarla iman cihetin-
de ifltigal, hem tefekkürî bir ibadet, hem
‹hlâs Risale-
si’
nin ahirinde yaz›ld›¤› gibi befl vecihle bir nevi ibadet
say›labilir. Ben, bugünlerde, k›smen müdafaatla zihnen
meflguliyetimden teessüf ederken kalbe geldi ki: “O iflti-
gal dahi ilmidir; hakaik-i imaniyenin neflrine ve serbesti-
yetine bir hizmettir ve bu cihette bir nevi ibadettir.” Ben
de s›k›ld›kça, yüz defa temafla etti¤im Nur meselelerini,
yine zevkle tekrar mütalâaya bafll›yorum. Hatta, müdafa-
atlar› dahi Nurun ilmî risaleleri gibi görüyorum.
Eskiden bir kardeflimiz bana demiflti: “Ben, otuz defa
Onuncu Sözü okudu¤um halde, yine tekrar ile okumas›-
na ifltiyak ve ihtiyaç hissediyorum.” Ve bundan bildim ki,
Kur’an›n mümtaz bir hassas› olan usand›rmamak;
Kur’ân hakikatlarinin bir ma’kesi, bir âyinesi, bir haki-
katli tefsiri olan Nur Risalelerine de in’ikas etmifl bulunu-
yor
.
Said Nursi
„@ò
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 909
A
FYON
H
AYATI
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar.
mümtaz:
ayr›cal›kl›, seçkin.
mütalâa:
bir fleyi etrafl›ca düflün-
me, dikkatli okuma.
neflir:
kitap basma, ç›karma; her-
kese duyurma, yayma.
nevi:
çeflit, tür.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n te-
meli ve sebebi olan manevî var-
l›k.
serbestiyet:
serbestlik, rahat ve
serbest olma hâli.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst, hakk›
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
teessüf:
üzülme, ac› duyma.
tefekkürî:
tefekküre ait, düflünce
ile ilgili.
tefsir:
Kur’ân’›n mana bak›m›n-
dan izah›, aç›klamas›.
temafla:
hayretle ve dikkatle
bakma, seyretme.
vecih:
cihet, yön.
zihnen:
zihin olarak, zihince.
ziyade:
çok, fazla.
ahir:
son.
âyine:
ayna.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
g›n.
cihet:
yön.
çilehane:
çile yeri, çile çeki-
len yer.
faide:
fayda.
ferah:
gönül aç›kl›¤›, sevinç,
sevinme.
hakaik-› imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, esas.
hassa:
bir fleye mahsus olan
özellik, nitelik.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
baflka bir karfl›l›k beklemek-
sizin, s›rf Allah r›zas› için yap-
ma.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
iman:
inanç, itikat.
in’ikâs:
aksetme, yans›ma.
ifltigal:
bir iflle u¤raflma, mefl-
gul olma.
ifltiyak:
afl›r› isteme, çok fazla
arzu etme.
k›smen:
k›smî olarak, baz›
yönden.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli.
ma’kes:
akseden yer, yans›-
ma yeri.
medar:
sebep, vesile.
medar-› teselli:
ferahl›k se-
bebi, teselli kayna¤›.
mesele:
konu.
meflgale-i Kur’âniye ve Nu-
riye:
Kur’ân ve Risale-i Nur ile
meflgul olma.
meflguliyet:
meflgul olma, bir
ifl yapma.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
1...,899,900,901,902,903,904,905,906,907,908 910,911,912,913,914,915,916,917,918,919,...1390
Powered by FlippingBook