1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k, sars›lmaz, telâfl etmez, ahireti b›rak›p fâ-
nî dünyaya dönmez kardefllerim,
Bir parça daha burada kalmaktan, meselemizi bir de-
rece genifllendirmek istemelerinden mahzun olmay›n›z;
bilakis, benim gibi memnun olunuz. Madem ömür dur-
muyor, zevale kofluyor, böyle çilehanede uhrevî meyve-
leriyle bâkîlefliyor. Hem, Nurun ders dairesi geniflliyor.
Meselâ, ehl-i vukufun hocalar›, tam dikkatle
Siracün-
nur’u
okumaya mecbur oluyorlar. Hem, bu s›rada ç›kma-
m›z›n, bir-iki cihetle hizmet-i imaniyemize bir noksanl›k
gelmek ihtimali var. Ben sizlerden flahsen çok ziyade s›-
k›nt› çekti¤im hâlde ç›kmak istemiyorum. Siz de müm-
kün oldu¤u kadar sab›r ve tahammüle ve bu tarz-› haya-
ta al›flmaya ve Nurlar› yazmak ve okumaktan teselli ve
ferah bulmaya çal›fl›n›z.
Said Nursî
„@ò
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Saniyen:
“Risale-i Nur Kur’ân’›n çok kuvvetli, hakikî
bir tefsiridir” tekrar ile dedi¤imizden, baz› dikkatsizler
tam manas›n› bilemedi¤inden bir hakikati beyân etmeye
bir ihtar ald›m. O hakikat fludur:
ahiret:
dünya hayat›ndan sonra
bafllay›p ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
Aziz:
izzetli, muhterem, sayg›n.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve ka-
l›c› olan.
beyan:
aç›klama, bildirme, izah.
bilakis:
aksine, tersine.
cihet:
yön.
çilehane:
çile yeri, çile çekilen
yer.
ehl-i vukuf:
bir mesele hakk›nda
bilgi ve yetki sahibi olanlar.
fânî:
ölümlü, geçici.
ferah:
gönül aç›kl›¤›, sevinç, se-
vinme.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’ân hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafl›lmas›na
hizmet etme.
ihtar:
hat›rlatma, uyar›.
ihtimal:
olabilirlik.
Madem:
...den dolay›, böyle
ise.
mahzun:
hüzünlü, kederli,
üzüntülü.
mesele:
önemli konu.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
sab›r:
dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü.
flahsen:
flah›s itibar›yla, flah›s-
ça, bizzat, kendisi.
Saniyen:
ikinci olarak.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst,
hakk› ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karfl›
koyabilme, katlanma.
tarz-› hayat:
hayat tarz›, ya-
flama flekli.
tefsir:
Kur’ân’›n mana bak›-
m›ndan izah›, aç›klamas›.
teselli:
avutma, ac›s›n› dindir-
me.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
zeval:
sona erme, bitme, yok
olma.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
916 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
A
FYON
H
AYATI