1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
talebeleri, hakikaten, harika hâlleri ve kalemleriyle imza
bas›yorlar.
Said Nursî
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardefllerim!
Risale-i Nur benim bedelime sizlerle görüflür, derse
müfltak yeni kardefllerimize güzelce ders verir. Nurlarla
ya okumak veya okutmak veya yazmak suretindeki mefl-
guliyet; tecrübelerle kalbe ferah, ruha rahat, r›zka bere-
ket, vücuda s›hhat veriyor. fiimdi Hüsrev gibi Nur kahra-
man› size ihsan edildi. ‹nflaallah bu Medrese-i Yusufiye
dahi, Medresetüzzehra’n›n bir mübarek dershanesi ola-
cak. Ben flimdiye kadar Hüsrev’i ehl-i dünyaya tam gös-
termiyordum, gizlerdim. Fakat neflredilen mecmualar,
onu ehl-i siyasete tamam›yla gösterdi, gizli birfley kalma-
d›. Onun için ben hem o daha, gizlemek de¤il lüzum ise
ayn-› hakikat beyan edilecek. Fakat flimdilik karfl›m›zda
hakikat› dinleyecekler içinde dehfletli ve tezahür etmifl iki
muannit; hem z›nd›ka, hem komünist hesab›na —biri
Emirda¤›’nda malûm olmufl, biri de burada— gayet des-
sasâne, aleyhimizde iftiralarla memurlar› ürkütmeye çal›-
fl›yorlar. Onun için biz flimdilik çok ihtiyat edip telâfl et-
memek ve inayet-i ‹lâhiyenin imdad›m›za gelmesini te-
vekkül ile beklemek lâz›md›r.
Said Nursî
„@ò
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 893
A
FYON
H
AYATI
hareket etme.
imdat:
yard›m.
inayet-i ‹lâhiye:
Allah’›n yard›m›.
inflaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nas›nda kullan›lan bir dua.
komünist:
bütün mallar›n ortak-
lafla kullan›ld›¤› ve özel mülkiye-
tin olmad›¤› iddias›nda bulunan
düzen in mensubu olan kimse.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mecmua:
toplan›p, biriktirilmifl,
düzenlenmifl yaz›lar›n hepsi.
medrese-i Yusufiye:
Yusuf’un
medresesi, Hz. Yusuf’un (a.s.) ifti-
ra, haks›zl›k ve zulüm ile hapiste
kalmas›ndan kinaye olarak, iman
ve Kur’ân’a hizmetinden dolay›
tevkif edilenlerin hapsedildi¤i yer
manas›nda, hapishane.
Medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’›n do¤uda (Van) yap›lmas›n›
idarecilere teklif etti¤i, fen ilimle-
riyle din ilimlerinin birlikte oku-
tulmas›n› düflündü¤ü üniversite.
meflguliyet:
meflgul olma, bir ifl
yapma.
muannit:
inatç›, ayak direyen.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müfltak:
arzulu, fazla istekli, iflti-
yak gösteren.
neflir:
kitap yazma, basma, ç›kar-
ma; herkese duyurma, yayma.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
r›z›k:
yiyecek, içecek fley, az›k.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n te-
meli ve sebebi olan manevî var-
l›k.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst, hakk›
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
s›hhat:
sa¤l›k, esenlik.
suret:
biçim, flekil, tarz.
talebe:
ö¤renci.
tevekkül:
bir ifli gerçekleflmesi
için gereken çal›flmay› ve çabay›
gösterip sebeplere baflvurduktan
sonra ifli Allah’a b›rakma.
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya ç›kma.
zendeka:
z›nd›kl›k, Allah’›, ahireti
ve haflri inkâr etme.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
ayn-› hakikat:
hakikatin asl›,
gerçe¤in tâ kendisi.
Aziz:
izzetli, muhterem, say-
g›n.
bedel:
karfl›l›k.
bereket:
bolluk, bereket, gür-
lük.
beyan:
aç›klama, bildirme,
izah.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
dessasâne:
aldat›c› bir flekil-
de, hileyle ifl yaparak.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›,
dünya adam›, ahireti düflün-
meyen.
ehl-i siyaset:
ülkenin idare-
siyle meflgul olanlar, siyaset
adamlar›, politikac›lar.
ferah:
gönül aç›kl›¤›, sevinç,
sevinme.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hakikaten:
hakikat olarak,
do¤rusu, gerçekten.
harika:
ola¤anüstü.
iftira:
asl› olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
baflkas›na yükleme.
ihsan:
ba¤›fllama, ikram et-
me, lütuf.
ihtiyat:
uzak görüfllü olma,
gelece¤i düflünerek tedbirli