maksatlar›n›n tam aksine olarak bir tesir ve bir netice ha-
s›l ediyor. Fesübhanallah! Hatta öyle Nur Talebeleri mey-
dana gelmektedir ki, as›l halis niyet ve kudsî gayeden
sonra —bir sebep olarak da— münaf›klar›n mezkûr
plânlar›n›n inad›na, ra¤m›na, dünyay› terk edip kendini
Risale-i Nur’a vakfediyor ve Üstad›m›z›n dedi¤i gibi, di-
yorlar: “
Zaman, ‹slâmiyet fedaîsi olmak zaman›d›r
.”
1
»
u
Hn
Q p
?°r
†n
a r
øp
e Gn
ò'
g ! o
ór
ªn
ër
dn
G
Bizim hizmet-i imaniyeye nazaran cam parçalar› hük-
mündeki siyasetle alâkam›z yoktur. Diyanet Riyaseti ehl-i
vukuf raporunda, “
Risale-i Nur kitaplar›nda siyaseti alâ-
kadar eden mevzûlar yoktur
” demifltir. Hatta, o zaman,
yine Afyon savc›s› da iddianamesinde, “
Bediüzzaman ve
talebelerinin faaliyeti siyasî de¤ildir
” diye hükmetmifltir.
Evet, Risale-i Nur fiakirtlerinin meflgul oldu¤u vazife,
en muazzam olan mesail-i dünyeviyeden daha büyüktür.
Siyasetle u¤raflmaya vaktimiz yoktur. Yüz elimiz de olsa,
ancak Nura kâfi gelir. Amerika, ‹ngiliz kadar servetimiz
de olsa, yine iman› kurtarmak davas›na hasredece¤iz.
Hem, birtak›m siyasî ifllerle veya birtak›m bat›l cereyan-
larla ve fikirlerle u¤raflmaya zaman›m›z yoktur. Ömrü-
müz k›sad›r, vaktimiz dard›r. Üstad›m›z›n dedi¤i gibi, “
Fe-
na fleylerle meflguliyet fena tesir eder, fena iz b›rak›r
.”
Hususan böyle bir as›rda, “
Bat›l›, iyice tasvir etmek, safî
zihinleri idlâldir
.” Evet menfilikleri ö¤renerek mücadele
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1059
I
SPARTA
H
AYATI
de.
hususan:
bilhassa, özellikle.
iddianame:
iddia yaz›s›, savc›n›n
bir dava konusundaki iddialar›n›
toplam›fl oldu¤u, isnat etti¤i suç
ve delilleri de içine alan yaz›s›.
idlâl:
dalâlete düflürme, do¤ru
yoldan ç›karma, sapt›rma, azd›r-
ma.
iman:
inanç, itikat.
kâfî:
yeter, elverir.
kudsî:
mukaddes, yüce.
menfi:
olumsuz, müspet olma-
yan.
mesail-i dünyeviye:
dünyaya ait
meseleler, konular.
meflguliyet:
u¤rafl›lan ve meflgul
olunan fley.
mevzu:
konu.
mezkûr:
zikredilen, ad› geçen,
an›lan.
muazzam:
çok büyük, ulu, yüce.
mücadele:
savaflma, çat›flma,
kavga.
münaf›k:
nifak sokan, arabozucu;
kalbinde küfrü gizledi¤i halde
Müslüman görünen.
nazaran:
nispeten, k›yaslayarak,
göre.
ra¤m›na:
ona ra¤men, inad›na,
z›dd›na.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
safî:
samimî, hâlis, saf.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
sevk:
yöneltme.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete ait.
talebe:
ö¤renci.
tasvir:
bir fleyi yaz›yla veya bafl-
ka ifade tarzlar›yla anlatma.
tesir:
etki.
vakf:
ba¤›fllamak.
vazife:
görev.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
asr:
yüzy›l.
bat›l:
bofl ve manas›z olan,
gerçe¤e uymayan, do¤ru ve
hakl› olmayan.
cereyan:
ak›m, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
dessas:
desise eden, aldat›c›,
oyuncu, hileci.
Diyanet Riyaseti:
Diyanet ‹fl-
leri Baflkanl›¤›.
ehl-i vukuf:
hâkimler.
fedaî:
can›n› esirgemeyen,
mühim bir maksat u¤runa ca-
n›n› vermeye haz›r bulunan.
fesübhanallah:
Allah’› her
türlü kusur, ay›p ve eksikler-
den tenzih ederim” manas›n-
dad›r. fiaflk›nl›¤› anlatmak için
kullan›l›r.
halis:
samimî, her amelini
yaln›z Allah r›zas› için iflleyen.
hâs›l:
meydana gelme, orta-
ya ç›kma.
hasr:
yaln›z bir fleye mahsus
k›lma, vakfetme.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’an hakikatlerinin ikna
edici ve ilmî delillerle anlafl›l-
mas›na hizmet etme.
hükmetme:
karar vermek.
hükmünde:
de¤erinde, yerin-
1.
Rabbimin lütfundan dolay› Allah’a hamd olsun. (Metnin “Elhamdülillâh” k›sm› birçok ayette
geçmektedir. Sonraki k›s›m ise Neml Suresinin 40. ayetidir.)