slâmiyetin fedakâr ve pervasz bir müdafii ve muhafz
olarak cihad- diniye meydannda yegâne flahs olarak
görülmüfltür. Evet, Bediüzzaman, devletlere, milletlere
mukabil, de¤il yalnz bir yerdeki Firavunlara, bütün Av-
rupa dinsizli¤ine karfl tek baflyla meydan okumufl ve
okuyor. Ve Kurân hakikatlerini efledd-i zulüm ve istib-
dad- mutlak içerisinde neflrediyor.
Vazifemiz çalflmak-
tr. Bizi galip etmek, ma¤lûp etmek, muvaffak etmek ve
Nurlar kabul ettirmek Cenab- Hakka aittir. Biz, vazife-i
lâhiyeye karflmayz
demifl ve tarihte misline rastlanma-
yan zulüm ve iflkenceler içerisinde çok zâlimane muâme-
leler görmüfl ve kapsnda jandarma ve polis bekletilmek
suretiyle Cuma namazna dahi gitmekten men edilmifl ve
bütün bu tarihi facialar kapatmak ve kimseye iflittirme-
mek için de sk bir takyidat altna alnmfltr.
flte, böyle a¤r flartlar içerisinde Risale-i Nuru Haz-
ret-i Üstadmz inayet-i lâhiye ile telif edip, ekserîsini
Kurân harfleriyle ve el yazsyla neflretmifltir. Böylelikle-
ayn zamanda Kurân hattn da muhafaza etmifl ve yüz
binlerle Müslüman Türk gençleri Risale-i Nuru okuyabil-
mek için mukaddes kitabmz olan Kurânn yazsn ö¤-
renmek nimet ve flerefine nail olmufllardr. Üstadmz,
malik oldu¤u kuvvet-i iman ve ihlâs- tamme ile hakaik-
Kurâniye ve imaniyeyi avam ve havas talebelerinin
umumunun istifade edebilece¤i ve asrn anlayflna uygun
yep yeni bir tarz- beyanla ifade ve izhar etmifltir. Böyle-
ce Risale-i Nur gibi tap taze ve parlak ve yüksek bir tef-
sir-i Kurânîyi inayet-i Hakla meydana getirmifltir.
TARHÇE- HAYATI
| 1063
I
SPARTA
H
AYATI
men:
yasak etme, engelleme.
misl:
benzer, efl.
muamele:
davranma, davranfl.
müdafi:
müdafaa eden, savunan,
koruyan, dayanan.
muhafaza:
koruma.
muhâfz:
koruyucu, bekçi.
mukabil:
karfllk.
mukaddes:
takdis edilmifl, kutsal,
aziz, temiz.
muvaffak:
baflarmfl, baflarl.
nail:
kavuflan, ulaflan, eren.
neflr:
kitap basma, çkarma; her-
kese duyurma, yayma.
nimet:
lütuf, ihsan, ba¤fl.
pervâsz:
korkusuz, hiç korkma-
yan, pervas olmayan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
fleref:
manevî büyüklük, yücelik,
onur.
suret:
biçim, flekil, tarz.
takyidat:
kaytlamalar, ksntlar.
talebe:
ö¤renci.
tarz- beyan:
açklama ve söyle-
me flekli.
tefsir-i Kurânî:
Kurân tefsiri,
Kurânn açklamas.
telif:
eser yazma.
umum:
bütün, hepsi.
Vazife:
görev.
vazife-i lahiye:
do¤rudan do¤ru-
ya Allaha ait olan ifl ve vazife.
yegâne:
biricik, tek, yalnz.
zâlîmâne:
zalimce, zulmedercesi-
ne.
zulüm:
hakszlk, eziyet, iflkence.
asr:
yüzyl.
avam:
kültürlü, yüksek taba-
kadan olmayan; cahil halk ta-
bakas.
cihad- diniye:
din için savafl-
mak mücadele etmek, gayret
göstermek.
ekserî:
ço¤u ksm.
efledd-i zulüm:
zulmün en
fliddetlisi.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
Firavun:
zâlim, imansz; kibir-
li, gururlu ve inatç.
hakaik- imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakaik- Kurâniye:
Kurân
ait olan ve ondan gelen ger-
çekler.
hakikat:
gerçek, esas.
hatt:
yaz, el yazs.
havas:
bilgi ve yaflayflça üs-
tün olanlar, önde gelenler.
ihlâs- tamme:
tam ihlâs,
yapt¤ her iflinde Allahn em-
rini ve rzasn gözetme.
inayet-i Hak:
her fleyin en
do¤rusunu yapan Cenab-
Hakkn korumas, yardm.
inayet-i lahiye:
Allahn yar-
dm.
istibdat- mutlak:
hiç bir hak
ve hürriyeti tanmayan tam
bask, tam diktatörlük.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
izhar:
gösterme, aç¤a vurma.
kuvvet-i iman:
iman kuvveti.
ma¤lup:
yenilme, kendisine
galip gelinmifl.
malik:
sahip.