Tarihçe-i Hayat - page 1061

Evet, o münaf›klar›n atomlar› dahi bu hususta âcizdir.
Farz›muhal, yapabilseler, hatta cesedimizi öldürseler de,
ruhumuz selâmet ve saadetle ebediyete gidecektir. Hem
Üstad›m›z›n
Mektubat
mecmuas›nda dedi¤i gibi deriz:
“
Birimiz dünyada, birimiz ahirette, birimiz flarkta, birimiz
garpta, birimiz flimalde, birimiz cenupta olsak; biz yine
birbirimizle beraberiz
Üstad›m›z hiçbir manevî makam iddia etmiyor. Baflka-
lar› taraf›ndan kendine verilen büyük ve müstesna paye-
leri reddediyor. Fakat onun hâl ve ahvali, fiiliyat ve hare-
kât› onun kim oldu¤unu anlamaya ve ispata kâfidir. Evet,
Bediüzzaman’›n ve Risale-i Nur’un Kur’ân, iman ve ‹slâ-
miyet hizmetine mâni olabilmek için dünyay› elinde tu-
tup çevirecek bir kuvvet lâz›md›r.
Hazret-i Üstad›m›z›n idam plânlar›yla sevk edildi¤i
mahkemedeki müdafaatlar›ndan,
Büyük Müdafaat
kita-
b›ndan baz› cümleler:
“Risale-i Nur Talebeleri baflkalar›na benzemez, onlar-
la u¤rafl›lmaz, onlar ma¤lûp olmazlar. Risale-i Nur,
Kur’ân’›n mal›d›r; Kur’ân-› Hakîm’den süzülmüfltür.
Kur’ân ise, Arfl› ferflle ba¤layan bir zincir-i nuranîdir...
Kimin haddi var ki, buna el uzats›n. Risale-i Nur, bu Ana-
dolu’nun sinesine yerleflmifltir; hiçbir kuvvet onu söküp
atamayacakt›r.”
Meflhur ve harikulâde bir eser olan
Ayetü’l-Kübra
risa-
lesinden:
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1061
I
SPARTA
H
AYATI
müstesna:
benzerlerinden üstün
olan, seçkin, mümtaz.
paye:
rütbe, derece, mertebe.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n te-
meli ve sebebi olan manevî var-
l›k.
saadet:
mutluluk.
flark:
do¤u, do¤u bölgeleri.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
lufl, korku ve endifleden uzak ol-
ma.
sevk:
gönderme.
flimal:
kuzeyde yer alan bölgeler.
sîne:
gö¤üs.
Talebe:
ö¤renci.
zincir-i nuranî:
nurlu zincir.
âciz:
zay›f, eli yetmez, gücü
yetmez.
ahiret:
dünya hayat›ndan
sonra bafllay›p ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
ahval:
haller, durumlar.
Arfl:
gö¤ün en yüksek kat›.
cenup:
güneyde yer alan böl-
geler.
ebediyet:
sonsuzluk.
Farz-› muhal:
imkâns›z› farz
etme, olmayacak bir fleyi ola-
cakm›fl gibi düflünme.
ferfl:
yeryüzü, zemin, dünya.
fiiliyat:
fiil olarak gerçekleflti-
rilen fleyler, yap›lanlar.
garp:
bat›, Bat›’da kalan böl-
geler.
harekât:
hareketler, davra-
n›fllar.
harikulâde:
ola¤anüstü.
iman:
inanç, itikat.
ispat:
do¤ruyu delillerle gös-
terme.
kâfî:
yeter, elverir.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve
suresinde say›s›z hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
ma¤lup:
yenilme, kendisine
galip gelinmifl.
makam:
yer, mevki.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mâni:
engel.
mecmua:
toplan›p, biriktiril-
mifl, düzenlenmifl yaz›lar›n
hepsi.
müdafaat:
müdafaalar, sa-
vunmalar.
münaf›k:
nifak sokan, arabo-
zucu; kalbinde küfrü gizledi¤i
halde Müslüman görünen.
1...,1051,1052,1053,1054,1055,1056,1057,1058,1059,1060 1062,1063,1064,1065,1066,1067,1068,1069,1070,1071,...1390
Powered by FlippingBook