anarşistliğe meydan açar ki; o vakit, o insanlar, gayet şid-
detli bir istibdattan başka zapt altına alınamaz.
İKİNCİ MESELE
rivayetlerde, her iki deccalin harikulâde icraatlarından
ve pek fevkalâde iktidarlarından ve heybetlerinden bah-
sedilmiş. Hatta, “
Bedbaht bir kısım insanlar, onlara bir
nevi ulûhiyet isnat eder
”
(1)
diye haber verilmiş. Bunun se-
bebi nedir?
El cevap
:
(2)
$G n
ór
æp
Y o
ºr
?p
© r
dn
G
icraatları büyük ve harikulâ-
de olması ise; ekser tahribat ve hevesata sevkiyat oldu-
ğundan, kolayca harikulâde öyle işler yaparlar ki, bir ri-
vayette, “
Bir günleri bir senedir
;” yani, “
Bir senede yap-
tıkları işleri üç yüz senede yapılmaz
” denilmiş. Ve iktidar-
ları pek fevkalâde görülmesi ise, dört cihet ve sebebi var:
•
Birincisi
: İstidraç eseri olarak, müstebidâne olan ko-
ca hükûmetlerinde, cesur orduların ve faal milletin kuv-
vetiyle vukua gelen terakkiyat ve iyilikler haksız olarak on-
lara isnat edilmesiyle, binler adam kadar bir iktidar onla-
rın şahıslarında tevehhüm edilmeye sebep olur. Hâlbuki,
hakikaten ve kaideten, bir cemaatin hareketiyle vücuda
gelen müspet mehasin ve şeref ve ganimet o cemaate
taksim edilir ve efradına verilir; ve seyyiat ve tahribat ve
zayiat ise, reisinin tedbirsizliğine ve kusurlarına verilir. Me-
selâ, bir tabur bir kal’ayı fethetse, ganimet ve şeref
Şualar | 937 |
B
eŞinci
Ş
ua
hevesat:
hevesler.
heybet:
saygı ile birlikte korku
hissini veren hal, büyüklük.
icraat:
işler.
iktidar:
güç yetme, yapabilme, bir
işi gerçekleştirmek için gereken
kuvvet.
isnat:
dayandırma, mal etme, bir
şeyi bir kimseye ait gösterme.
istidraç:
derece derece Allah’ın
rahmetinden uzaklaşıp azabına
yaklaşması için azgın ve günah-
kâr kişilere verilen bir takım ola-
ğanüstü hâller ve bir takım dün-
yevî üstün makam ve mevkiler.
kaideten:
kaide ve hükümlere gö-
re, kurala uygun olarak, kaideye
göre, kaide gereğince.
kal’a:
büyük hisar.
kusur:
eksiklik, özür, suç, kaba-
hat.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
meselâ:
örneğin.
mesele:
konu.
Mesih:
bir şey üzerine elini süre-
rek ondaki eseri gidermek. Hz. İsa
ve deccal için de kullanılır. Elini
sürdüğü hastaları iyileştirmesin-
den dolayı Hz. İsa’ya Mesih ismi
verilmiş, deccale ise bir gözü kör
ve ayıplı olduğundan bu isim ve-
rilmiştir.
müspet:
olumlu, yapılması mem-
nuniyet veren.
müstebidâne:
müstebitçe, keyfî
ve baskıcı bir şekilde.
nevi:
çeşit, tür.
reis:
başkan.
rivayet:
Hz. Peygamberden nak-
ledilen hadis.
sevkiyat:
sevk işi, gönderme işi.
seyyiat:
seyyieler, fenalıklar, kö-
tülükler.
şeref:
manevî büyüklük, yücelik,
onur.
tabur:
düzgün sıralar hâlinde di-
zilmiş askerî birlik.
tahribat:
tahripler, yıkıp bozma-
lar.
taksim:
bölme, paylaştırma.
tedbir:
idare etme; önlem, çare.
terakkiyat:
ilerlemeler, gelişme-
ler.
tevehhüm:
vehimlenme, kurun-
tuya kapılma; gerçekte var olma-
yanı var kabul etme, yok olanı
var zannetmekle ümitsizliğe ve
korkuya düşme.
ulûhiyet:
ilâhlık, Allah’lık.
vuku:
olma, gerçekleşme, mey-
dana gelme.
zapt:
idaresi altına alma, tutma.
anarşist:
hiçbir düzen ve oto-
rite tanımayan, karışıklık ve
bozgunculuktan yana olan, on-
dan fayda uman kimse.
bedbaht:
bahtsız, tâli’siz, za-
vallı.
cemaat:
topluluk, aralarında
çeşitli bağlar bulunan insanlar
topluluğu.
cihet:
yön.
deccal:
kıyamet zamanına ya-
kın meydana çıkarak fitne ve
fesada sebep olacağı, İslâmî
şeairi tahrip edeceği, tarihte
görülmemiş zulümleri nifakla
aldatarak yapacağı hadis-i şe-
riflerde belirtilmiş yalancı ve
zararlı şahıs.
efrat:
fertler.
ekser:
pek çok.
elcevap:
cevap olarak.
faal:
çalışkan, gayretli.
fetih:
kuşatma, zaptetme, bir
ülkeyi veya yeri ele geçirme.
fevkalâde:
olağanüstü.
fitne:
azgınlık, baştan çıkar-
ma, azdırma.
ganimet:
savaşta düşmandan
ele geçirilen mal, para vs.
gayet:
son derece.
hakikaten:
hakikat olarak,
doğrusu, gerçekten.
harikulâde:
olağanüstü.
1.
Kenzü’l-Ummal, 14:334; Muhtasar-ıTezkiretü’l-Kurtubî, s.149.
2.
Gerçek bilgi ancak Allah katındadır. (Mülk Suresi: 26.)