herkese yetişmez. demek, dehşetli bir taife-i hayvaniye
olacak. Belki,
(1)
o
¬n
Jn
É°n
ùr
æp
e o
?o
cr
Én
J ¢p
Vr
Qn
’r
G o
á s
`H B G n
O s
’p
G
ayetinin işare-
tiyle, o hayvan,
dabbetülarz
denilen ağaç kurtlarıdır ki, in-
sanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cismin-
de dişinden tırnağına kadar yerleşecek. Mü’minler iman
bereketiyle ve sefahat ve suiistimalâttan tecennüpleriyle
kurtulmasına işareten, ayet, iman hususunda o hayvanı
konuşturmuş.
(2)
Én
fr
Én
£`r
Nn
G r
hn
G BÉ n
æ«°/
ùn
f r
¿p
G BÉ n
fr
òp
NGnD
ƒo
Jn
’ Én
æ s
Hn
Q
(3)
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
? n
© r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G = É '
æ n
à r
ª s
? n
Y Én
e s
’p
G B É '
æ n
d n
º r
?p
Y '
’ n
?n
fÉn
ërÑ
°o
S
@
Şualar | 935 |
B
eŞinci
Ş
ua
sefahat:
zevk, eğlence ve yasak
şeylere düşkünlük, sefihlik.
suiistimalât:
kötü kullanmalar.
tecennüp:
çekinme, sakınma.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
bereket:
mübareklik, bolluk,
saadet.
dabbe:
yürüyen hayvan; (Ce-
nab-ı Hakka hakikî itaat et-
meyenleri içlerinden kemire-
ceği ve yiyeceği bildirilen deh-
şetli bir mahlûk olan dabbe-
tülarz kastediliyor).
dabbetülarz:
hadis-i şerifle
ahirzamanda olacağı haber ve-
rilen ve kıyamet alâmetlerin-
den olan bir cins mahlûk.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
gayet:
son derece.
iman:
inanç, itikat.
işareten:
işaret ederek, belir-
terek.
mü’min:
iman eden, inanan.
nevi:
çeşit, tür.
1.
Asasını kemirmekte olan bir ağaç kurdu [ile onun ölümünü onlara fark ettirdi]. (Sebe Su-
resi: 14.)
2.
Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek, bizi onunla hesaba çekme.
(Bakara Suresi: 286.)
3.
Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiç-
bir bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. Bakara Suresi: 32.)