oNdördÜNCÜMESELE
rivayette var ki, “
Deccalin mühim kuvveti Yahudîdir.
Yahudîler severek tâbi olurlar
.”
(1)
(2)
r
ºn
?r
Yn
G *n
G
, diyebiliriz ki, bu rivayetin bir parça tevili
rusya’da çıkmış. Çünkü, her hükûmetin zulmünü gören
Yahudîler Almanya memleketinde kesretle toplanıp inti-
kamlarını almak için komünist komitesinin tesisinde mü-
him bir rol ile Yahudî milletinden olan troçki namında
dehşetli bir adamı, rusya’nın başkumandanlığına ve ter-
biyegerdeleri olan meşhur lenin’den sonra rus hükûme-
tinin başına geçirerek, rusya’nın başını patlatıp bin se-
nelik mahsulâtını yaktırdılar. Büyük deccalin komitesini
ve bir kısım icraatını gösterdiler. Ve sair hükûmetlerde
dahi ehemmiyetli sarsıntılar verip karıştırdılar.
oNBEşiNCiMESELE
Ye’cüc ve Me’cüc hâdisatının icmali kur’ân’da olduğu
gibi,
(3)
rivayette bir kısım tafsilâtı var.
(4)
Ve o tafsilât ise,
kur’ân’ın muhkematından olan icmali gibi muhkem de-
ğil, belki bir derece müteşabih sayılır. onlar tevil isterler.
Belki ravilerin içtihatları karışmasıyla, tabir isterler.
evet,
(5)
*G s
’p
G n
Ör
«n
¨r
dG o
ºn
?r
©n
j n
’
bunun bir tevili şudur ki:
kur’ân’ın lisan-ı semavîsinde “Ye’cüc” ve “Me’cüc” na-
mı verilen Mançur ve Moğol kabileleri, eski zamanda
allahü a’lem:
Allah bilir.
başkumandan:
başkomutan, bir
devletin sİlâhlı kuvvetlerinin en
yüksek rütbelisi.
deccal:
kıyamet zamanına yakın
meydana çıkarak fitne ve fesada
sebep olacağı, İslâmî şeairi tahrip
edeceği, tarihte görülmemiş zu-
lümleri nifakla aldatarak yapaca-
ğı hadis-i şeriflerde belirtilmiş ya-
lancı ve zararlı şahıs.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyetli:
önemli.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
icmal:
kısa anlatma, özetleme, ay-
rıntılara girmeme.
icraat:
işler.
içtihat:
din âlimlerinin şer’î esas-
lar dâhilinde Kur’ân ve sünnete
uygun şekilde bir konuda fikir or-
taya koymaları, hüküm vermele-
ri.
intikam:
öç alma, kendisine, bu-
lunduğu topluluğa veya benim-
sediği bir şeye karşı yapılan kötü-
lüğe karşılık verme.
kabile:
birlikte yaşayan ve bir sü-
laleden gelen insanlar.
kesret:
çokluk.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanmış topluluk, cemiyet.
komünist:
bütün malların ortak-
laşa kullanıldığı ve özel mülkiye-
tin olmadığı iddiasında bulunan
düzen in mensubu olan kimse.
lisan-ı semavî:
semavî dil, Allah
tarafından olan dil.
mahsulât:
meydana gelen, elde
edilen şeyler; meyveler, ürünler.
Mançur:
Asya’nın kuzeydoğusun-
da bulunan memleket, Çin’in bu-
gün Kuzeydoğu Çin denilen böl-
gesinin eski adı.
mesele:
konu.
meşhur:
tanınmış, şöhretli, ünlü.
Moğol:
Turanî milletlerden bir ka-
bile olup Türkler ve Mançurlarla
cinsî, ırkî yakınlıkları olan millet.
muhkem:
içinde hüküm bulunan
veya tevile ihtimali bulunmayan
Kur’ân ayetleri.
muhkemat:
hüküm ihtiva eden
ayetler, tevil ihtimali bulunmayan
Kur’ân ayetleri.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müteşabih:
manası açık olmayan,
mecazî manaya elverişli olan ayet
ve hadisler.
nam:
ad.
ravi:
hadis ve haberi başkalarına
aktaran kimse, Hz. Peygamber-
den işittiği hadisi başkalarına ak-
taran kimse.
rivayet:
Hz. Peygamberden nak-
ledilen hadis.
tâbi:
birinin arkasından giden,
ona uyan, itaat eden.
tabir:
yorum, yorumlama.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar,
izahlar.
terbiyegerde:
terbiye edilmiş,
yetiştirilmiş.
tesis:
kurma, meydana getir-
me.
tevil:
yorumlama, yorum.
Ye’cüc, Me’cüc:
hadislerde kı-
yamete yakın zamanda çıka-
cağı belirtilen kısa boylu ça-
pulcu iki kavmin adları.
zulüm:
haksızlık.
1.
Müslim, 2:405, Fiten: 124; Müsned, 3:224, 292, 4:216-217; Kenzü’l-Ummal, 14:582, 618.
2.
En iyi Allah bilir.
3.
Ye’cüc ve Me’cüc hâdisesi, icmalî şekilde Kehf Suresinin 94. ayeti ile Enbiya Suresinin 96.
ayetlerinde olmak üzere, Kur’ân’ın iki yerinde geçer.
4.
Ye’cüc ve Me’cüc’ün geçtiği bazı hadislerin kaynakları: Müslim, Fiten: 2; Cem’ü’l-Fevaid,
2:738; Kenzü’l-Ummal, 14:338, 343.
5.
Gaybı Allah’tan başka kimse bilemez.
B
eŞinci
Ş
ua
| 928 | Şualar