SaBIKYirMiadETMESELELErE
BirTETiMMEoLaraK
ÜÇKÜÇÜKMESElEdİR
BİRİNCİ MESELE
rivayetlerde Hazret-i İsa Aleyhisselâma “Mesih” namı
verildiği gibi, her iki deccale dahi “Mesih” namı verilmiş
ve bütün rivayetlerde,
(1)
p
?És
Ls
ódG p
í«°/
ùn
Ÿr
G p
án
ær
àp
a r
øp
e @ p
?És
Ls
ódG p
í«°/
ùn
Ÿr
G p
án
æ r
àp
a r
øp
e
denilmiş. Bunun hikmeti ve tevili nedir?
El cevap
:
(2)
r
ºn
?r
Yn
G *n
G
, bunun hikmeti şudur ki: nasıl ki
emr-i İlâhî ile İsa Aleyhisselâm, şeriat-ı Mûseviyede bir
kısım ağır tekâlifi kaldırıp, şarap gibi bazı müştehiyatı he-
lâl etmiş; aynen öyle de, Büyük deccal, şeytanın iğvası
ve hükmüyle şeriat-ı İseviyenin ahkâmını kaldırıp, Hristi-
yanların hayat-ı içtimaiyelerini idare eden rabıtaları bo-
zarak, anarşistliğe ve Ye’cüc ve Me’cüc’e zemin hazır
eder. Ve İslâm deccali olan süfyan dahi, şeriat-ı Mu-
hammediyenin (
AsM
) ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve
şeytanın desiseleriyle kaldırmaya çalışarak, hayat-ı beşe-
riyenin maddî ve manevî rabıtalarını bozarak, serkeş ve
sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak, hürmet ve
merhamet gibi nuranî zincirleri çözer, hevesat-ı müteaf-
fine bataklığında birbirine saldırmak için cebrî bir serbes-
tiyet ve ayn-ı istibdat bir hürriyet vermek ile dehşetli bir
ahkâm:
dinî hükümler, emirler.
aleyhisselâm:
Allah’ın selâmı onun
üzerine olsun.
anarşist:
hiçbir düzen ve otorite
tanımayan, karışıklık ve bozgun-
culuktan yana olan, ondan fayda
uman kimse.
ayn-ı istibdat:
istibdat, baskı ve
zulmün ta kendisi.
cebrî:
zorla, zor altında, rızası ol-
madan.
deccal:
kıyamet zamanına yakın
meydana çıkarak fitne ve fesada
sebep olacağı, İslâmî şeairi tahrip
edeceği, tarihte görülmemiş zu-
lümleri nifakla aldatarak yapaca-
ğı hadis-i şeriflerde belirtilmiş ya-
lancı ve zararlı şahıs.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
elcevap:
cevap olarak.
emr-i İlâhî:
İlâhî iş; Allah’ın emri.
hayat-ı beşeriye:
insanın hayatı.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal hayat,
toplum hayatı.
helâl:
Allah’ın müsaade ettiği şey,
din bakımından günah olmayan
şey.
hevesat-ı müteaffine:
kokuşmuş
hevesler, çirkin ve pis istekler.
hikmet:
gizli sebep, gaye.
hüküm:
emir, buyruk.
hürmet:
riayet, ihtiram, saygı.
idare:
bir işi yürütme, çekip çevir-
me.
iğva:
şeytanın ve nefsin insanı kö-
tü yola sevk etmesi.
maddî:
madde ile alâkalı.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
merhamet:
acımak, şefkat gös-
termek, korumak, esirgemek.
Mesih:
bir şey üzerine elini süre-
rek ondaki eseri gidermek.Hz. İsa
ve deccal için de kullanılır.Elini
sürdüğü hastaları iyileştirmesin-
den dolayı Hz. İsa’ya Mesih ismi
verilmiş, deccala ise bir gözü kör
ve ayıplı olduğundan bu isim ve-
rilmiştir.
müştehiyat:
iştahlılar, istekliler.
nefis:
kötü vasıfları kendisinde
toplayan, hayırlı işlerden alıkoyan
güç.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak, mü-
nevver.
rabıta:
münasebet, alâka, bağ.
rivayet:
Hz. Peygamberden nak-
ledilen hadis.
sabık:
geçen, önceki.
serbestiyet:
serbestlik, rahat ve
serbest olma hâli.
serkeş:
baş kaldıran, itaat et-
meyen, asi.
sersem:
başı dönmüş, aklı ve
zihni karışmış olan.
Süfyan:
ahirzamanda gelece-
ği ve ümmetin karanlık gün-
ler yaşamasına sebep olacağı
sahih hadislerde bildirilen deh-
şetli, dinsiz ve münafık şahıs.
şeriat-ı İseviye:
Hz. İsa’nın
(a.s.) getirmiş olduğu şeriat.
şeriat-ı Muhammediye:
Hz.
Muhammed’in (a.s.m.) şeriatı;
Hz. Muhammed’in (a.s.m.) ta-
rif ettiği, getirdiği ve bildirdiği
şeriat; İslâm dini.
şeriat-ı Mûseviye:
Hz. Mû-
sa’nın getirdiği şeriat.
tekâlif:
teklifler, vazifeler, so-
rumluluklar.
tetimme:
bir konuyu veya
eseri tamamlamak için ekle-
nen kısım, ek.
tevil:
yorumlama, yorum.
Ye’cüc, Me’cüc:
hadislerde kı-
yamete yakın zamanda çıka-
cağı belirtilen kısa boylu ça-
pulcu iki kavmin adları.
zemin:
temel, dayanak.
1.
Mesih Deccalin fitnesinden, Mesih Deccalin fitnesinden [bizi koru]... (Buharî, Ezan: 149, Ce-
naiz: 88; Tirmizî, Dua: 70, 76, 132; Müsned, 2:185, 186, 414, 416.)
2.
En iyi Allah bilir.
B
eŞinci
Ş
ua
| 936 | Şualar