Çin-i Maçin’den bir kısım başka kabileleri beraber alarak
kaç defa Asya ve Avrupa’yı hercümerç ettikleri gibi, ge-
lecek zamanlarda dahi dünyayı zirüzeber edeceklerine işa-
ret ve kinayedir. Hatta, şimdi de komünistlik içindeki
anarşistin ehemmiyetli efradı onlardandır.
evet, İhtilâl-i Fransevîde hürriyetperverlik tohumuyla
ve aşılamasıyla sosyalistlik türedi, tevellüt etti. Ve sosya-
listlik ise bir kısım mukaddesatı tahrip ettiğinden, aşıladı-
ğı fikir, bilahare Bolşevikliğe inkılâp etti. Ve Bolşeviklik
dahi çok mukaddesat-ı ahlâkiye ve kalbiye ve insaniyeyi
bozduğundan, elbette, ektikleri tohumlar hiçbir kayıt ve
hürmet tanımayan anarşistlik mahsulünü verecek. Çün-
kü kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa, akıl ve ze-
kâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hük-
müne geçirir; daha siyasetle idare edilmez. Ve anarşistlik
fikrinin tam yeri ise, hem mazlum kalabalıklı, hem mede-
niyette ve hâkimiyette geri kalan çapulcu kabileler ola-
cak. Ve o şeraite muvafık insanlar ise, Çin-i Maçin’de kırk
günlük bir mesafede yapılan ve acaib-i seb’a-i âlemden
birisi bulunan sedd-i Çinînin binasına sebebiyet veren
Mançur ve Moğol ve bir kısım kırgız kabileleridir ki,
kur’ân’ın mücmel haberini tefsir eden zat-ı Ahmediye
(aleyhissalâtü vesselâm) mu’cizâne ve muhakkikane ha-
ber vermiş.
oNaLTINCIMESELE
rivayette var ki: İsa Aleyhisselâm deccali öldürdüğü
münasebetiyle, “
Deccalin fevkalâde büyük ve minareden
Şualar | 929 |
B
eŞinci
Ş
ua
sız İhtilâli.
inkılâp:
değişme, dönüşüm, kök-
lü değişme.
kabile:
birlikte yaşayan ve bir sü-
lâleden gelen insanlar.
kalb-i insanî:
insan kalbi, insana
has ve ait kalp.
Kırgız:
Asya’da yaşayan bir Türk
topluluğu.
kinaye:
maksadı, kapalı bir şekil-
de ve dolaylı olarak anlatan söz.
komünist:
bütün malların ortak-
laşa kullanıldığı ve özel mülkiye-
tin olmadığı iddiasında bulunan
düzen in mensubu olan kimse.
mahsul:
ürün.
Mançur:
Asya’nın kuzeydoğusun-
da bulunan memleket, Çin’in bu-
gün Kuzeydoğu Çin denilen böl-
gesinin eski adı.
mazlum:
zulüm görmüş, haksızlı-
ğa uğramış.
merhamet:
acımak, şefkat gös-
termek, korumak, esirgemek.
Moğol:
Turanî milletlerden bir ka-
bile olup Türkler ve Mançurlarla
cinsî, ırkî yakınlıkları olan millet.
mu’cizâne:
mu’cizeli bir şekilde.
muhakkikane:
gerçeği araştıran
bir kimseye yakışır şekilde, mu-
hakkik olan bir insana yakışacak
şekilde.
mukaddesat:
mukaddes olan şey-
ler, kutsal şeyler, mübarek, aziz,
temiz, yüce olarak kabul edilen
şeyler.
mukaddesat-ı ahlâkiye:
ahlâka
ait mukaddes, kudsî sayılan şey-
ler.
mukaddesat-ı insaniye:
insana
ve insanlığa ait mukaddes ve yü-
ce sayılan şeyler.
mukaddesat-ı kalbiye:
kalbe ait
mukaddes, kudsî sayılan şeyler.
muvafık:
uygun, münasip.
mücmel:
öz olarak anlatılmış, kı-
sa ve az sözle ifade edilmiş, öz,
özet.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
rivayet:
Hz. Peygamber’den nak-
ledilen hadis.
sebebiyet:
sebep olma.
Sedd-i çinî:
Çin Seddi.
sosyalist:
sosyalizm yanlısı, sos-
yalizm taraftarı.
şerait:
şartlar.
tahrip:
harap etme, yıkma, boz-
ma.
tefsir:
açıklama, izah.
tevellüt:
doğma, doğum.
Zat-ı ahmediye:
Hz. Peygambe-
rin zatı, kişiliği.
zekâvet:
zekilik; çabuk anlama,
kavrama kabiliyeti.
zirüzeber:
altüst, karmakarışık.
acaib-i seb’a-i âlem:
dünya-
nın yedi harikası.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e dua.
aleyhisselâm:
Allah’ın selamı
onun üzerine olsun.
anarşist:
hiçbir düzen ve oto-
rite tanımayan, karışıklık ve
bozgunculuktan yana olan, on-
dan fayda uman kimse.
bilahare:
sonra, sonradan, son-
raları.
Bolşevik:
Rus komünisti.
Bolşeviklik:
Rus komünizmi
taraftarlığı.
çapulcu:
yağmacı.
çin-i Maçin:
Çin ve Çin’in gü-
ney kısmı.
deccal:
kıyamet zamanına ya-
kın meydana çıkarak fitne ve
fesada sebep olacağı, İslâmî
şeairi tahrip edeceği, tarihte
görülmemiş zulümleri nifakla
aldatarak yapacağı hadis-i şe-
riflerde belirtilmiş yalancı ve
zararlı şahıs.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
efrat:
fertler.
fevkalâde:
olağanüstü.
gaddar:
çok fazla gadreden,
zulüm, haksızlık, merhamet-
sizlik eden.
hâkimiyet:
hâkim oluş, hük-
mediş, egemenlik.
hercümerç:
karmakarışık ol-
ma, alt üst olma.
hükmüne:
yerine, değerine.
hürmet:
riayet, ihtiram, saygı.
hürriyetperver:
hürriyet se-
ver.
idare:
döndürme, çevirme, yö-
netme.
İhtilâl-i Fransevî:
Büyük Fran-