Hem, Büyük Mehdînin hâlleri, sabık mehdîlere işaret
eden rivayetlere mutabık çıkmıyor, hadis-i müteşabih hük-
müne geçer. İmam-ı Ali (
rA
), yalnız İslâm deccalinden
bahseder.
Mukaddime bitti, Meselelere başlıyoruz.
MK
Şimdilik o hâdisat-ı gaybiyenin yüzer misallerinden,
mülhitler tarafından avamın akidelerini bozmak fik-
riyle işaa edilen yirmi üç meseleleri, tevfik-i Rabba-
nî ile gayet muhtasar bir surette beyan edilecek. Ve
o meseleler mülhitlerin tahmini gibi zarar verme-
mekle beraber, her biri bir lem’a-i i’caz-ı Nebevî ol-
duğu görünmekle ve hakikî tevilleri ispat ve izhar
edilmekle, akide-i avamı kuvvetlendirmeye mühim
bir sebep olmasını rahmet-i Rabbanîden rica edip,
hatiatımı ve galatımı affümağfiret altına almasını
Rabb-i Rahîm’imden niyaz ederim.
®
Şualar | 919 |
B
eŞinci
Ş
ua
layışına göre yenileyecek olan âlim
ve önder zat.
mesele:
konu.
misal:
örnek.
muhtasar:
kısaltılmış, özet.
mukaddime:
ön söz, başlangıç.
mutabık:
birbirine uyan, uygun.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mülhit:
İslâm dininden ayrılan, Al-
lah’ı inkâr eden, dinsiz, imansız.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
rabb-i rahîm:
şefkat ve merha-
met sahibi olan Cenab-ı Hak.
rahmet-i rabbanî:
Allah’ın rah-
meti, merhameti, şefkati.
rica:
dileme, isteme.
rivayet:
Hz. Peygamberden nak-
ledilen hadis.
sabık:
geçen, önceki.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tevfik-ı rabbanî:
Rabbin yardımı
ile kazanılan başarı, Allah’ın yar-
dımıyla başarıya ulaştırması.
tevil:
yorumlama, yorum.
affumağfiret:
af ve bağış.
akide:
iman, inanılan ve itikat
edilen esas, inanç.
akide-i avam:
avam, halk ta-
bakasının inancı.
avam:
kültürlü, yüksek taba-
kadan olmayan; cahil halk ta-
bakası.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
deccal:
kıyamet zamanına ya-
kın meydana çıkarak fitne ve
fesada sebep olacağı, İslâmî
şeairi tahrip edeceği, tarihte
görülmemiş zulümleri nifakla
aldatarak yapacağı hadis-i şe-
riflerde belirtilmiş yalancı ve
zararlı şahıs.
fakr:
fakirlik, yoksulluk, muh-
taçlık.
galatat:
galatlar, hatalar, yan-
lışlar.
gayet:
son derece.
hâdisat-ı gaybiye:
görünme-
yen olaylar.
hadis-i müteşabih:
müteşa-
bih hadis, teşbih ve benzet-
melerle başka bir manayı kas-
teden hadis.
hakikî:
gerçek.
hatiat:
hatalar, yanlışlıklar.
hükmüne:
yerine, değerine.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
işaa:
haber yayma, herkese
duyurma.
izhar:
ortaya koyma, açığa çı-
karma, gösterme.
lem’a-i i’caz-ı Nebevî:
Hz. Pey-
gamberin mu’cizelik parıltısı.
Mehdî:
hadislere göre
ahirzamanda tevhidi esas ala-
rak imanı muhafaza edip İslâ-
miyeti hurafelerden ve bid’alar-
dan arındırarak zamanın an-