Şualar - page 912

Beşinci Şua
Otuz sene evvel yazılan matbu
Muhakemat-ı Bedi-
iye
’de bahsedilen Sedd-i Zülkarneyn ve Ye’cüc-
Me’cüc ve sair eşrat-ı kıyametten yirmi mesele, o Mu-
hakemat’a bir tetimme olarak on üç sene
(HaşİYe)
ev-
vel, bir kısım müsveddesi yazılmış idi. Aziz bir dostu-
mun hatırı için tebyiz edildi,
Beşinci Şua
oldu.
oTuZBiriNCiMEKTupTaNoTuZBiriNCi
LEM’aNINBEşiNCişuaIdIr.
İHTaR:
evvelce Mukaddimeden sonra gelen meseleler
okunsun; tâ Mukaddimedeki maksat anlaşılsın.
W
(1)
Én
¡ o
WG n
ôr
°Tn
G n
ABÉ n
L r
ón
?n
a
ayetinin bir nüktesi, bu zamanda
akide-i avam-ı mü’minîni vikaye ve şübehattan muhafa-
za için yazılmış. Ahirzamanda vukua gelecek hâdisata
dair hadislerin bir kısmı, müteşabihat-ı kur’âniye gibi
derin manaları var. Muhkemat gibi tefsir edilmez ve
herkes bilemez. Belki tefsir yerinde tevil ederler.
(2)
pp
ºr
?p
©r
dG p
‘ n
¿ƒo
îp
°SGs
ôdGn
h *G s
’p
G = o
¬n
?j /
hr
Én
J o
º n
?r
©n
j Én
en
h
sırrıyla sonra
HaşİYe:
Şimdi kırk seneden geçmiş.
ahirzaman:
dünyanın son zama-
nı ve son devresi, dünya hayatı-
nın kıyamete yakın son devresi.
akide-i avam-ı mü’minîn:
mü’-
minlerden avam, halk tabakası-
nın inancı.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
dair:
alâkalı, ilgili.
eşrat-ı kıyamet:
kıyametin şart-
ları, alâmetleri.
evvel:
önce.
evvelce:
daha önce.
hadis:
Hz. Muhammed’e (a.s.m.)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onayladığı başkasına ait
söz, iş veya davranış.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
haşiye:
dipnot.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
istikamet:
doğruluk; inanç, dü-
şünce, niyet, tutum ve davranışta
Allah’ın rızasına uygun olarak doğ-
ru yol üzere olma.
maksat:
gaye.
matbu:
tab edilmiş, basılmış.
mesele:
önemli konu.
muhafaza:
koruma.
Muhakemat-ı Bediiye:
Bediüzza-
man Said Nursî’nin Muhakemat
adlı eseri.
muhkemat:
hüküm ihtiva eden
ayetler, tevil ihtimali bulunmayan
Kur’ân ayetleri.
mukaddime:
ön söz, başlangıç.
müsvedde:
karalama, yazı tasla-
ğı, sonradan temize çekilmek üze-
re yazılan ilk yazı.
müteşabihat-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın
müteşabih olan ayetleri.
nükte:
ince manalı, düşündürücü
söz.
rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
rahman:
sonsuz merhamet sahi-
bi ve şefkatle bütün varlıkları rı-
zıklandıran Allah.
sair:
diğer, başka, öteki.
Sedd-i Zülkarneyn:
Zülkar-
neyn’in seddi; Zülkarneyn’in
Ye’cüc ve Me’cüc kavminden
korunmak isteyenler için yap-
tırdığı çok büyük ve sağlam
set, kale.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dik-
kat ve tecrübe ile anlaşılan
en ince yanı.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldı-
ğı 114 bölümden her biri.
şübehat:
şüpheler.
tebyiz:
müsveddeyi temize
çekme, beyaza çekme.
tefsir:
açıklama, izah.
tetimme:
bit konuyu veya
eseri tamamlamak için ekle-
nen kısım, ek.
tevil:
yorumlama, yorum.
vikaye:
koruma, sahip çıkma.
vuku:
olma, gerçekleşme,
meydana gelme.
Ye’cüc, Me’cüc:
hadislerde kı-
yamete yakın zamanda çıka-
cağı belirtilen kısa boylu ça-
pulcu iki kavmin adları.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Onun şartları gelmiştir. (Muhammed Suresi: 18.)
2.
Onun tevilini Allah’tan başkası bilemez. İlimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar ise…
(Âl-i İmran Suresi: 7.)
B
eŞinci
Ş
ua
| 912 | Şualar
1...,902,903,904,905,906,907,908,909,910,911 913,914,915,916,917,918,919,920,921,922,...1581
Powered by FlippingBook