tevilleri anlaşılır ve murat ne olduğu bilinir ki; ilimde ra-
sih olanlar,
(1)
Én
æu
Hn
Q p
ór
æp
Y r
øp
e w
?o
c /
¬p
H És
æ`n
e'
G
deyip o gizli hakikat-
leri izhar ederler.
Bu Beşinci Şuaın bir “Mukaddime”si ve “Yirmi üç Me-
sele”si vardır.
Mukaddime
“Beş nokta”dır.
Birinci Nokta
İman ve teklif, ihtiyâr dairesinde bir imtihan, bir tecrü-
be, bir müsabaka olduğundan, perdeli ve derin ve tetkik
ve tecrübeye muhtaç olan nazarî meseleleri elbette bedi-
hî olmaz ve herkes ister istemez tasdik edecek derecede
zarurî olmaz
. tâ ki, ebu Bekir’ler âlâyıilliyyine çıksınlar
ve ebu Cehil’ler esfel-i safilîne düşsünler. İhtiyâr kalmaz-
sa, teklif olamaz. Ve bu sır ve hikmet içindir ki, mu’cize-
ler seyrek ve nadir verilir.
Hem,
dâr-ı teklifte gözle görülecek olan alâmet-i kıya-
met ve eşrat-ı saat, bir kısım müteşabihat-ı Kur’âniye gi-
bi, kapalı ve tevilli oluyor
. Yalnız, güneşin mağripten çık-
ması, bedahet derecesinde herkesi tasdike mecbur etti-
ğinden, tevbe kapısı kapanır, daha tevbe ve iman mak-
bul olmaz. Çünkü, ebu Bekir’ler, ebu Cehil’ler ile tasdik-
te beraber olurlar. Hatta, Hazret-i İsa Aleyhisselâmın
Şualar | 913 |
B
eŞinci
Ş
ua
mesele:
konu.
mu’cize:
benzerini yapmaktan in-
sanların aciz kaldığı şey.
mukaddime:
ön söz, başlangıç.
murat:
maksat, meram.
müsabaka:
yarışma.
müteşabihat-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın
müteşabih olan ayetleri.
nadir:
seyrek, az, ender bulunan.
nazarî:
uygulanmamış, uygulama-
ya dayalı olmayan, yalnız görüş
hâlinde bulunan, teorik.
nokta:
konu ile ilgili bölüm.
rasih:
ilimde derinleşmiş olan, oto-
rite.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dikkat
ve tecrübe ile anlaşılan en ince
yanı.
tasdik:
bir şeyin veya kimsenin
doğruluğuna kesin olarak hük-
metme.
teklif:
Allah’ın, insanları emir ve
yasaklarına uygun hareket etmek-
le vazifelendirmesi.
tetkik:
dikkatle araştırma, incele-
me.
tevbe:
Allah’tan af dileme.
tevil:
yorumlama, yorum.
zarurî:
zorunlu.
alâmet-i Kıyamet:
kıyamet
alâmeti, kıyametin yaklaştığı-
nı bildiren işaretler, belirtiler.
âlâyıilliyyin:
Allah katında en
iyilerin derecesi.
aleyhisselâm:
Allah’ın selâmı
onun üzerine olsun.
bedahet:
açıklık, aşikâr, ispa-
ta ihtiyaç olmayacak derece-
de açıklık.
bedihî:
delil ve ispata muhtaç
olamayacak derecede açık ve
ortada olan.
dâr-ı teklif:
Allah’ın emir ve
yasaklarından sorumlu ve va-
zifeli olunan yer, dünya.
esfel-i safilîn:
aşağıların en
aşağısı, Cehennemin en aşağı
tabakası.
eşrat-ı saat:
kıyamet alâmet-
leri.
hakikat:
gerçek.
hikmet:
İlâhî gaye, gizli se-
bep, fayda.
ihtiyar:
irade, tercih.
iman:
inanç, itikat.
imtihan:
deneme, sınama; Al-
lah’ın çeşitli şekillerde kulları-
nı denemesi.
izhar:
ortaya koyma, açığa çı-
karma, gösterme.
mağrip:
garp, batı.
makbul:
kabul edilmiş, geçer-
li, reddedilmeyen.
mecbur:
zorunlu olma, zorun-
da kalma.
1.
Biz buna inandık. Hepsi Rabbimizin katından indirilmiştir. (Âl-i İmran Suresi: 7.)