Şualar - page 921

(1)
p
ÜGn
ƒ° s
üdÉp
H o
ºn
?`r
Yn
G *n
G
, bunun tevili şudur ki: o süfyan,
kendi başına Frenklerin serpuşunu koyup, herkese de giy-
dirir. Fakat, cebir ve kanun ile tamim ettiğinden, o ser-
puş dahi secdeye gittiği için, inşaallah, ihtida eder; daha
herkes, yalnız istemeyerek onu giymekle kâfir olmaz.
ÜçÜNCÜMESELE
rivayette var ki: “
Ahirzamanın müstebit hâkimleri,
hususan Deccalin yalancı cennet ve cehennemleri bulu-
nur.
(2)
(3)
$G n
ór
æp
Y o
ºr
?p
©r
dn
G
, bunun bir tevili şudur ki: Hükûmet da-
iresinde karşı karşıya kurulan ve birbirine bakan vaziyet-
te bulunan hapishane ile lise mektebi, “Biri hûri ve gıl-
manın çirkin bir taklidi, diğeri azap ve zindan suretine gi-
recek” diye bir işarettir.
dördÜNCÜMESELE
rivayette var ki: “
Ahirzamanda, Allah Allah diyecek
kalmaz.
(4)
(5)
*G s
’p
G n
Ör
«n
`¨r
dG o
ºn
?`r
©n
j n
, bunun bir tevili şu olmak gerek-
tir ki: “Allah, Allah, Allah” deyip zikreden tekyeler, zikir-
haneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kamet gibi şe-
airde ismullah yerine başka isim konulacak” demektir.
Şualar | 921 |
B
eŞinci
Ş
ua
ren delikanlılar.
huri:
Cennet kızı, Cennet güzeli.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ihtida:
hidayete erme, doğru yola
girme.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
ismullah:
Allah’ın ismi.
kâfir:
Allah’ı ve İslâmiyeti inkâr
eden, dinsiz.
kanun:
yasa.
medrese:
eski dönemde ders oku-
tulan düzenli öğretim kuruluşu.
mektep:
eski dönemde ilk ve or-
ta tahsilin yapıldığı eğitim kuru-
mu.
mesele:
konu.
müstebit:
zulüm ve baskıda bu-
lunan, kanunsuz olarak keyfine
göre idare eden.
rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
rahman:
sonsuz merhamet sahi-
bi ve şefkatle bütün varlıkları rı-
zıklandıran Allah.
rivayet:
Hz. Peygamberden nak-
ledilen hadis.
serpuş:
başa giyilen şey, başlık,
şapka.
suret:
biçim, tarz, görünüş.
Süfyan:
ahirzamanda geleceği ve
ümmetin karanlık günler yaşama-
sına sebep olacağı sahih hadisler-
de bildirilen dehşetli, dinsiz ve
münafık şahıs.
şeair:
Müslümanlara ait kurallar,
kaideler, bütün Müslümanlarla il-
gili meseleler ve alâmetler.
tamim:
umumîleştirme, yayma,
herkese duyurma.
tekye:
zakirlerin, dervişlerin zikir
ve ders için toplandıkları yer, tek-
ke.
tevil:
yorumlama, yorum.
vaziyet:
durum.
zikir:
Allah’ın adlarını anarak dua
etme, Allah’ı anma.
zikirhane:
zikir yeri, zikir yapılan
yer.
zindan:
hapishane.
ahirzaman:
dünyanın son za-
manı ve son devresi, dünya
hayatının kıyamete yakın son
devresi.
azap:
günahlara karşı çekile-
cek ceza, eziyet, işkence.
cebir:
zor, zorlama, baskı yap-
ma.
deccal:
kıyamet zamanına ya-
kın meydana çıkarak fitne ve
fesada sebep olacağı, İslâmî
şeairi tahrip edeceği, tarihte
görülmemiş zulümleri nifakla
aldatarak yapacağı hadis-i şe-
riflerde belirtilmiş yalancı ve
zararlı şahıs.
Frenk:
Avrupalı, Fransız.
gılman:
Cennette hizmet gö-
1.
Doğrusunu en iyi Allah bilir.
2.
Cem’ü’l-Cevami, hadis no: 10662; Feyzü’l-Kadîr, hadis no: 4249; Müslim, Fiten: 104, 109; İbni
Mâce, Fiten 33; Müsned, 5:397.
3.
Gerçek bilgi ancak Allah katındadır. (Mülk Suresi: 26.)
4.
Müslim, 1:131, 4:2268; Tirmizî, Fiten: 35; Müsned, 3:107, 201, 259; Kenzü’l-Ummal, 14:227,
228
5.
Gaybı Allah’tan başkası bilmez.
1...,911,912,913,914,915,916,917,918,919,920 922,923,924,925,926,927,928,929,930,931,...1581
Powered by FlippingBook