risale-i nur’u okuyan kimseler, bilhassa idrakli genç-
ler, kuvvetli bir imana sahip oluyorlar; sarsılmaz ve feda-
kâr bir dindar, bir vatanperver oluyorlar. Yıpranmaz bir
imanın bulunduğu bir yere, menfi bir ideolojinin aşıladığı
ahlâksızlık ve sefahat giremez. Bu sarsılmaz imana sahip
olanlar çoğaldıkça masonluğun ve komünizmin dairesi as-
la genişlemiyor. komünistlerin dayandığı materyalist
(maddiyyun) feslefenin hak ve hakikat ile hiçbir ilgisi ol-
madığını, nazariyelerinin tamamen asılsız olduğunu, ri-
sale-i nur, kur’ân-ı kerîm’in ayetleri ile ve gayet kuvvetli
bürhan ve hüccetlerle aklen, fikren ve mantıken ispat edi-
yor. o çürük fikir karanlıklarına düşenleri tenvir edip kur-
tarıyor. Yalnız gözünün görebildiği yere inanan madde-
cilere dahi Allah’ın varlığını inkâr ve itiraz kabul olmayan
kuvvetli delillerle ispat ediyor. Bilhassa lise ve üniversite
tahsil gençliğine, bu harika eserler, orijinal ve çekici üslû-
bu ve yüksek edebî sanatıyla kendini okutturuyor.
İşte bunun içindir ki; komünist ve masonlar, kendi ze-
hirli fikirlerinin yayılmasına risale-i nur’un kuvvetli bir
mâni teşkil ettiğini biliyorlar. kur’ân’ın hakikî bir tefsiri
olmakla kuvvetli bir iman kaynağı olan risale-i nur’u or-
tadan kaldırmak veya okutmamak için çeşitli desiseler ve
iftiralara başvuruyorlar. Şimdiye kadar isnat ettikleri ya-
lanlardan hiçbir emare bulunmadığı hâlde, taarruzlarına
devam ediyorlar. Bunlardan anlaşılıyor ki, bizi korkut-
mak ve risale-i nur’dan uzaklaştırmak ve diğer taraftan
kendi zehirli neşriyatlarını önümüze sürmek; bu suretle
Şualar | 859 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
terme.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
itiraz:
kabul etmediğini belirtme,
karşı çıkma.
komünist:
bütün malların ortak-
laşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin
olmadığı iddiasında bulunan dü-
zen in mensubu olan kimse.
komünizm:
bütün malların ortak-
laşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin
olmadığı iddiasında bulunan dü-
zen.
Kur’ân-ı Kerîm:
Kur’ân; Hz. Mu-
hammed’e vahiyle indirilen en son
İlâhî kitap.
maddiyyun:
maddenin ezelî ve
ebedî olduğuna, sonradan yaratıl-
mamış bulunduğuna inananlar,
maddeye bağlı kalanlar, madde-
ciler, materyalistler.
mâni:
engel.
mantıken:
mantığa göre, man-
tıkça.
mason:
dünyevi maksatlarla ku-
rulmuş, sıkı bir dayanışmayı esas
alan komitacı teşkilâtın mensubu.
materyalist:
materyalizmi benim-
seyen, her şeyi maddede arayan,
maddeci.
menfi:
olumsuz, müspet olmayan.
nazariye:
teori.
neşriyat:
yayınlar.
orijinal:
özgün, yalnız kendine has
bir vasıf, nitelik taşıyan.
sefahet:
zevk, eğlence ve yasak
şeylere düşkünlük, sefihlik.
taarruz:
saldırma, sataşma, ilişme.
tahsil:
ilim öğrenme, bilgi edinme,
öğrenim.
tefsîr:
Kur’ân’ın mana bakımından
izahı, açıklaması.
tenvir:
nurlandırma, aydınlatma,
ışıklandırma.
teşkil:
oluşturma, şekillendirme.
üslûp:
ifade yolu, kendine has
ifade veya yazı tarzı.
vatanperver:
yurtsever, vatanına
düşkün, vatanını seven kimse.
aklen:
akıl ile, akıl yolu ile, akıl
gereğince.
ayet:
Kur’an’ın her bir cüm-
lesi.
bilhassa:
özellikle.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, burhan.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
dindar:
dinî kaidelere hakkıyla
riayet eden, dininin emirlerini
yerine getiren, mütedeyyin.
edebî:
edebiyatla ilgili, edebi-
yata ait.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
fedakâr:
kendini veya şahsî
menfaatlerini hiçe sayan, feda
eden.
felsefe:
madde ve hayatı baş-
langıç ve gaye bakımından in-
celeyen ilim.
fikren:
fikir ile, düşünerek, zih-
nen.
gayet:
son derece.
hâk:
doğru, gerçek, hakikat.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
harika:
olağanüstü.
hüccet:
delil.
ideoloji:
toplumun düşünce
ve hareketlerine belirli bir is-
tikamet vererek siyasî ve sos-
yal bir doktrin meydana ge-
tirmek isteyen fikir sistemi.
idrak:
akıl erdirme, anlama,
kavrama kabiliyeti.
iftira:
aslı olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
başkasına yükleme.
iman:
inanç, itikat.
inkâr:
Allah’ın varlığına, birli-
ğine inanmama, kabul ve tas-
dik etmeme.
isnâd:
dayandırma, mal etme,
bir şeyi bir kimseye ait gös-