Çünkü, bütün Müslümanlar saadet-i ebediye makarrında
toplanacaklardır.
Vatan ve milletimizin selâmeti namına mühim bir ha-
kikati müsaadenizle arz ediyorum: komünistlerin gizli
plânlarından birisi de, halkı hükûmet aleyhine teşviktir.
Bediüzzaman said nursî’yi hapse sokturmak ve eser-
lerini zararlı gibi göstermek için hükûmet erkânına uydur-
ma ihbarlar yapılmakla beraber, hiçbir ferdin inanmadığı
menfi propagandalar yapılıyor.
Bediüzzaman said nursî’nin bu asırda nadir bir İslâm
dâhîsi ve her bir cihette eşsiz bir şahsiyet olduğuna, bu
millet senelerden beri o kadar inanmış ki, hakikî olan bu
kanaati hiçbir propaganda çürütemiyor ve çürütemez.
Büyük bir üstadın eserlerinden müstefit olmayı lütuf bu-
yuran Cenab-ı Hakka hamd ve senalar ederim. İman, İs-
lâmiyet dersi alarak büyük faydalara nailiyetime sebep
olan bir üstada, bütün ruhucanımla medyunum. seneler-
den beri sıkıntılar içerisinde eser yazarak gençliğimizi ko-
münizm yemi olmakla ebedî haps-i münferitliğe mahkûm
edilmekten kurtaran bir müstakim üstat için senelerce
dünya hapsinde kalmaya hazırım.
Yirmi seneden beri milyonlarla insana din, iman, İslâ-
miyet, fazilet dersi veren ve onları dinsizlikten muhafaza
eden kur’ân tefsiri risale-i nur uğrunda idam edilecek-
sem, sehpaya “Allah Allah, yâ resulallah” sedaları ile ko-
şarak gideceğim. komünizme kapılıp dininden çıkan,
Şualar | 863 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
şünce, doktrin v.b. ni başkalarına
tanıtmak, benimsetmek amacını
güden ve çeşitli vasıtalarla yapılan
faaliyet.
propaganda:
bir inanç, düşünce,
doktrin v.b. ni başkalarına tanıt-
mak, benimsetmek amacını gü-
den ve çeşitli vasıtalarla yapılan
faaliyet.
ruhucan:
ruh ve can; ruh ve canla.
saadet-i ebediye:
zevalsiz, sonu
olmayan mutluluk, sonsuz mutlu-
luk.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
luş, korku ve endişeden uzak
olma.
senâ:
methetme, övme.
şahsiyet:
kişilik.
aleyh:
karşı, karşıt.
arz:
sunma, bildirme.
asr:
yüzyıl.
cihet:
yön.
dâhî:
son derece zeki, anla-
yışlı, deha sahibi.
erkân:
reisler, ileri gelenler.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek
bildirme.
ihbar:
ele vermek, yakalat-
mak, suç üstü yaptırmak mak-
sadıyla gizlice bildirme.
İman:
inanç, itikat.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
komünist:
bütün malların or-
taklaşa kullanıldığı ve özel
mülkiyetin olmadığı iddiasında
bulunan düzen in mensubu
olan kimse.
komünizm:
bütün malların
ortaklaşa kullanıldığı ve özel
mülkiyetin olmadığı iddiasında
bulunan düzen.
lütuf:
güzellik, hoşluk, iyilik,
ihsan.
makar:
oturulan, karar kılınan
yer, karargâh, mesken.
medyun:
borçlu, vereceği bu-
lunan.
menfi:
olumsuz, müspet ol-
mayan.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müsaade:
izin.
müstefit:
istifade eden, fay-
dalanan, kazanan.
nadir:
seyrek, az, ender bulu-
nan.
nailiyet:
nail olma hâli; mu-
rada erme, maksada ulaşma,
ele geçirme.
nam:
ad.
propaganda:
bir inanç, dü-