(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
İki saat zarfında iki acip ve lâtif, zahiren küçük, haki-
katen ehemmiyetli iki hâdiseyi size yazmak ihtarı aldım.
•
Bi r inc i s i
: nurun iki namzet talebesine rehber’den
leyle-i kadirde ihtar edilen meseleyi okudum. Ahirinde,
“Beş-on senede medrese hocalarının tahsil derecelerini,
nur Şakirtleri on haftada kazanır” dediğim aynı dakika-
da kalbe geldi ki: eski said’in, on beş yaşında iken med-
rese usulünce on beş senede okunan ilmi on beş haftada
okumaya inayet-i İlâhiye ile muvaffak olması gibi, rahmet-
i rabbaniye ile risale-i nur dahi, ilm-i hakikatte ve ima-
niyede on beş seneye mukabil –bu medresesiz zamanda–
on beş hafta kâfi geldiğini, bu on beş senede belki on beş
bin adam kendi tecrübeleriyle tasdik ediyorlar.
•
İ k inc i s i
: Aynı saatte, ağır penceremiz, âdeta sebep-
siz, kaplarım ve şişelerim ve yemeklerim üzerine düştü.
Biz tahmin ettik ki, hem camlar, hem bütün şişe ve bar-
daklarım kırıldılar ve içlerindeki taamlar zayi oldular. Hâl-
buki, harika olarak hiçbir kırık ve zayiat olmadı. Yalnız
bana hediye gelen pişirdiğim et döküldü. Fakat, nurun
namzet yeni talebelerine kısmet olduğu, benim de hedi-
ye kabul etmemek olan kaidemi muhafaza ve birinci hâ-
diseye harikalığıyla tasdik edip, imza bastı.
Said Nursî
{{{
Şualar | 847 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
mukabil:
karşılık.
muvaffak:
başaran, başarmış, ba-
şarılı.
namzet:
aday.
rahmet-i rabbaniye:
Allah’ın rah-
meti, merhameti, şefkati.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
taam:
yemek, yiyecek.
tahsil:
ilim öğrenme, bilgi edinme,
öğrenim.
talebe:
öğrenci.
tasdik:
bir şeyin veya kimsenin
doğruluğuna kesin olarak hük-
metme.
tasdik:
bir şeyin veya kimsenin
doğruluğuna kesin olarak hük-
metme.
usûl:
yol, tarz, üslûp, şekil.
zahiren:
görünüşte.
zarfında:
süresince.
zayi:
elden çıkmış, zarar, ziyan.
zayiat:
zarar ve ziyan.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
âdeta:
sanki.
ahir:
son.
aziz:
muhterem, saygın.
ehemmiyetli:
önemli.
hâdise:
olay.
hakikaten:
hakikat olarak,
doğrusu, gerçekten.
harika:
olağanüstü.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
ilm-i hakikat:
hakikat ilmi.
ilm-i imaniye:
iman ilmi.
inayet-i İlâhiye:
Allah’ın yar-
dımı.
kâfî:
yeter, elverir.
kaide:
kural, esas, düstur.
kısmet:
nasip.
latîf:
güzel, hoş.
leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi,
Kur’ân-ı Kerîm’in dünya sema-
sına nazil olduğu gece, rama-
zanın 27. gecesi.
medrese:
eski dönemde ders
okutulan düzenli öğretim ku-
ruluşu.
mesele:
önemli konu.
muhafaza:
koruma.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.wwww