vermiş. Hatta bizim cezamıza ve benim sıkıntılarıma se-
bebiyet vermiş. Ben senden ve Ahmed Feyzi’den gücen-
mem. Fakat, bana evvelce göstermek lâzımdı. Maddî ka-
za-i İlâhî olarak o vaziyet size verilmiş. onun tamiri için
benim tarzımda davranmak lâzımdır. Feyzi dahi, bütün
kuvvetiyle siyasî müdafaatı bırakıp, nurlarla ve tahirî gi-
bi, yeni talebelerle meşgul olmak elzemdir.
{{{
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Aziz Kardeşlerim!
Bana ve nurlara ait kırk küsur sahife ile beraber “Ha-
ta-savab Cetveli ve zeyli,” posta gazetesine cevabı, her
hâlde hem yeni harfle, hem eski harfle basmasına, hem
Isparta’da, hem İstanbul’da, eğer mümkünse burada da-
hi çalışmak lâzımdır. Madem mahkeme, aleyhimizde zan-
nettiği meselelerini makine ile teksir ediyorlar; biz dahi
aynı meselelerini ve doksan sehvi teksir etmek kanunen
hakkımızdır, teksir etmemiz lâzımdır. sonra da, büyük
müdafaatımla Ahmed Feyzi, zübeyir, Mustafa, osman,
Hüsrev, sungur, Ceylan gibi arkadaşların itiraznameleri
de inşaallah bastırılacak.
Said Nursî
{{{
aleyh:
karşı, karşıt.
aziz:
muhterem, saygın.
cetvel:
çizelge, liste.
elzem:
daha (en, pek) lâzım, lü-
zumlu, gerekli.
evvelce:
daha önce.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
itirazname:
itiraz kâğıdı, itiraz di-
lekçesi.
kanunen:
kanuna göre, kanunca,
kanuna uyarak, kanun yolu ile.
kaza-i İlâhî:
Allah’ın emrinin, tak-
dirinin yerine gelmesi.
maddî:
madde ile alâkalı, cis-
manî.
madem:
… -den dolayı, böyle
ise.
mesele:
önemli konu.
meşgul:
bir işle uğraşan, ilgi-
lenen.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar.
sahife:
sayfa.
sebebiyet:
sebep olma.
sehv:
hata, yanlış.
Sevap:
hayır, doğru olan şey.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
talebe:
öğrenci.
tamir:
yapılan hatayı dü-
zeltme.
tarz:
kendine has oluş ve ha-
reket şekli.
teksîr:
çoğaltma.
vaziyet:
durum.
zeyil:
ek, bir eserin devamı
olarak yazılan kısım.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 846 | Şualar