maddeten aczinize merhamet etmiş, imdadınıza yetişmiş,
titreyen zeminle davanızın doğruluğunu tasdik etmiş. İlâ-
hî ve melekûtî bir kudretle mübarek kaleminizden çıkıp
yükselen, “zafer bizimdir” beşaretlerinizi ihtar ile, bizleri
siz sevgili üstadımıza çok minnettar eylemiştir.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dG n
ƒo
g »/
bÉn
Ñr
dn
G
Çok Kusurlu Talebeniz
Hüsrev
{{{
(2)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evve l â
: İhtiyat ve temkin ve meşveret etmek lâzımdır.
Saniyen
: zübeyir bana merhum biraderzadem Abdur-
rahman yerine ve Ceylan merhum biraderzadem Fuad
bedeline verilmiş diye manevî ihtar aldım. Ben de burada
işimi onlara bıraktım.
Sa l i sen
: Haber aldım ki, çok çalışan fakat ihtiyatsız
Ahmed Feyzi’nin “Maidetü’l-kur’ân” başında malûm
mektubumu mahkeme heyeti bahane ederek –ki, “said
kendi hakkındaki medihleri ve saireyi tasdik etmiş”–
Şualar | 843 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
merhamet:
acımak, şefkat göster-
mek, korumak, esirgemek.
merhum:
rahmete kavuşmuş, öl-
müş, ölü.
meşveret:
işlerin konuşup an-
laşma yoluyla halledilmesi, bir
konu hakkında çeşitli ve ehil şa-
hıslardan fikir alma.
minnettar:
bir iyiliğe karşı teşek-
kür duygusu içinde olan.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
Salisen:
üçüncü olarak.
Saniyen:
ikinci olarak.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
talebe:
öğrenci.
tasdik:
bir şeyin veya kimsenin
doğruluğuna kesin olarak hük-
metme.
temkîn:
ağırbaşlılık, vakar, ihtiyatlı
hareket etme.
vesaire:
ve başkaları, bunun gibi-
leri.
zafer:
yenme, başarı.
zemin:
yeryüzü.
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
aziz:
muhterem, saygın.
bahane:
asıl sebebi gizlemek
için ileri sürülen uydurma se-
bep.
bedel:
bir şeyin yerini tutan,
karşılık.
beşaret:
müjde.
biraderzade:
kardeş çocuğu,
yeğen.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
evvelâ:
birinci olarak, her şey-
den önce, ilk olarak.
heyet:
bir topluluğu meydana
getiren kişilerin bütünü, ko-
mite.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
ihtiyat:
geleceği düşünerek
tedbirli hareket etme.
İlâhî:
Allah’la ilgili, Cenab-ı
Hakka dair.
imdat:
yardım.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
maddeten:
maddî olarak.
maidetü’l-Kur’ân:
.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
medih:
övmek.
melekûtî:
ruhlar ve melekler
âlemine mensup olan, bu
âlemle ilgili, melekûta ait,
gayp âlemiyle ilgili.
1.
Bâkî olan yalnız Allah’tır.
2.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.