Baktım ki, birinci ayet, şeddeler sayılsa ve meddeler sa-
yılmazsa,
(1)
Gƒo
æn
e'
G
’deki “vav” dahi meddedir, makam-ı cif-
rîsi ve ebcedîsi bin üç yüz altmış iki (1362) eder ki, tam
tamına bu senenin aynı tarihine ve bizim mü’min kardeş-
lerimizi müdafaaya azmettiğimiz zamana, hem manası,
hem makamı tevafuk ediyor. “elhamdülillâh,” dedim,
“benim müdafaama ihtiyaç bırakmıyor.”
sonra hatırıma geldi ki, “Acaba netice ne olacak?” di-
ye merak ettim. gördüm,
(3)
r
ºo
¡ n
d »'
Hƒ o
W
(2)
@ r
ºp
¡ r
« n
?n
Y l
ß«/
Øn
M*n
G
’deki iki cümle, tenvin sayılmak şartıyla, makam-ı cifrîsi
aynen bin üç yüz altmış iki (eğer bir med sayılmazsa iki,
eğer sayılsa üç) eder; tam tamına hıfz-ı İlâhiyeye pek çok
muhtaç olduğumuz bu zamanın, bu senenin ve gelecek
senenin aynı tarihine tevafuk ederek, bir seneden beri bü-
yük bir dairede ve geniş bir sahada aleyhimize ihzar edi-
len dehşetli bir hücum karşısında mahfuziyetimize temi-
nat ile, teselli veriyor. risale-i nur, bu hâdisede daha par-
lak fütuhatı hâkim dairelerde bulunmasından, şimdiki mu-
vakkat tevakkuf bizi me’yus etmez ve etmemeli. Ve
Aye-
tü’l-Kübra
’nın tab’ı sebebiyle müsaderesi, onun parlak
makamına nazar-ı dikkati her taraftan ona celp etmesine
bir ilânname telâkki ediyorum.
(4)
É n
æ n
d r
ôp
Ør
ZGn
h Én
fn
Qƒo
f É n
æ n
d r
º p
ªr
Jn
G BÉ n
`æ s
`H n
Q
ayetini şimdi okudum.
(5)
É n
æ n
d r
ôp
Ør
ZGn
h
cümlesi tam tamına bin üç yüz altmış iki eder;
Şualar | 493 |
o
n
Ü
çÜncÜ
Ş
ua
tice, sayı değeri.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam,
cifir hesabına göre ulaşılan netice,
sayı değeri.
makam-ı ebcedî:
ebcetle ilgili ma-
kam, ebcedî mana, ebcedî hesap.
med:
hemzeden sonra gelen elifin
yerine yazılan işaret.
medde:
med işareti, Kur’ân-ı Ke-
rîm’de üzerine konduğu elifi uza-
tarak okutan işaret.
me’yus:
ümitsiz, yeise düşmüş,
ümidi kesilmiş, kederli.
müdafaa:
savunma, koruma.
mü’min:
iman eden, inanan.
müsadere:
toplatma, elden alma.
muvakkat:
geçici.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakış.
şedde:
Arabca ve Farsçada iki defa
okunması gereken bir harfin üze-
rine konulan ve o harfi iki defa
okutan işaret.
tab:
kitap basma, kitap baskısı,
baskı.
telâkki:
anlama, kabul etme.
teminat:
inandırıcılığı sağlamak
için söylenen söz.
tenvin:
Arabca bir kelimenin so-
nunu nun gibi okutmak üzere ko-
nulan işaret; kelimenin sonuna iki
üstün (en), iki esre.
teselli:
avutma, acısını dindirme.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbirine
denk gelme.
tevakkuf:
duraklama, durma, eğ-
lenme.
aleyh:
karşı, karşıt.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
azim:
kesin karar.
celp:
çekme, çekiş, kendine
çekmek.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ebcedî:
ebcet hesabına ait.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun, hamd Allah’a aittir.
fütuhat:
zaferler, fetihler, ga-
libiyetler.
hâdise:
olay.
hıfz-ı İlâhiye:
Allah’ın koru-
ması.
hücum:
saldırma.
ihzar:
hazır etme, hazırlama.
ilânname:
ilân yazısı, içinde
ilân yazılı olan kâğıt.
mahfuziyet:
korunurluk, ko-
runur olma hâli.
makam:
yer, durak.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam,
cifir hesabına göre ulaşılan ne-
1.
İman edenler.
2.
Allah onlar üzerinde koruyucudur. (Şura Suresi: 6.)
3.
Onlara müjdeler olsun! Ra’d Suresi: 29.)
4.
Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla. (Tahrim Suresi: 8.)
5.
Bizi bağışla.