heyet-i ilmiye ve içtimaiye tetkik etsinler; eğer beni tas-
dik etmezlerse, ben her cezaya ve işkenceli idama razı-
yım.
Mevkuf
Said Nursî
* * *
(1)
o
¬n
fÉn
ërÑ
°o
S
p
¬p
ª°r
SÉp
H
Reis Beyefendi!
kararnamede üç madde esas tutulmuş:
Birisi
, “cemiyet”tir. Ben buradaki bütün risale-i nur
şakirtlerini ve benimle görüşenleri veya okuyan ve yazan-
larını aynıyla işhat ediyorum; onlardan sorunuz ki, ben
hiç birisine dememişim, “Bir cemiyet-i siyasiye veya ce-
miyet-i nakşiye teşkil edeceğiz.” daima dediğim budur:
“Biz, imanımızı kurtarmaya çalışacağız.” Umum ehl-i
iman dahil oldukları ve üç yüz milyondan ziyade efradı
bulunan bir mukaddes cemaat-i İslâmiyeden başka, ma-
beynimizde medar-ı bahsolmadığını ve kur’ân’da “hizbul-
lah” namı verilen ve umum ehl-i imanın uhuvveti cihetiy-
le kendimizi, kur’ân’a hizmetimiz için, hizbü’l-kur’ân,
hizbullah dairesinde bulmuşuz. eğer kararnamede bu ma-
na murat ise, bütün ruhumuzla, kemal-i iftiharla itiraf ede-
riz. eğer başka manalar murat ise, onlardan haberimiz
yoktur.
cemaat-i İslâmiye:
İslâm cemaati,
İslâm topluluğu, Müslümanlar.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cemiyet-i Nakşiye:
Nakşibendî ta-
rikatine bağlı topluluk.
cemiyet-i siyasiye:
siyasî cemiyet,
siyasî teşkilât, siyasî amaçlarla ku-
rulmuş cemiyet, örgüt.
ceza:
suç, kusur, veya yanlış ha-
reket sonunda tatbik edilen mü-
eyyide.
cihet:
yön.
dâhil:
içinde, giren.
efrat:
fertler.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
heyet-i içtimaiye:
topluma ait he-
yet, sosyal heyet.
heyet-i ilmiye:
ilim heyeti.
hizbullah:
Allah’ın taraftarı, Allah’a
bağlı olan topluluk.
hizbü’l-Kur’ân:
Kur’ân hizmetkâ-
rı.
idam:
yok olma.
iman:
inanma, itikat.
işhat:
şahit gösterme, tanık getir-
me.
işkence:
eziyet, azap, bir kimseye
verilen maddî-manevî sıkıntı, zu-
lüm.
itiraf:
başkalarının bilmediği gizli
bir kusurunu söyleme, kendisi için
iyi sayılmayacak bir hâli gizle-
meyip söyleme.
kararname:
sorgu hâkiminin
hazırladığı, suçlamaya veya
aklamaya dair resmi yazı.
kemal-i iftihar:
övünmenin
son derecesi, tam manasıyla
iftihar etmek.
mabeyn:
ara.
medar-ı bahis:
söz konusu,
bahsetmeye sebep olan, vesile
olan.
mevkuf:
tevkif edilmiş, hap-
sedilmiş, tutuklu.
mukaddes:
takdis edilmiş, kut-
sal, aziz, temiz.
murat:
maksat, meram, ula-
şılmak istenen şey.
nam:
ad, isim.
razı:
rıza gösteren, kabul eden,
hoşnut olan.
reis:
başkan.
ruh:
can.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tasdik:
bir şeyin veya kimse-
nin doğruluğuna kesin olarak
hükmetme.
teşkil:
oluşturma, şekillendir-
me.
tetkik:
dikkatle araştırma, in-
ceden inceye yoklama, ince-
leme.
uhuvvet:
kardeşlik, din kar-
deşliği.
umum:
bütün.
ziyade:
çok, fazla.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
o
n
i
kinci
Ş
ua
| 460 | Şualar