bir istibdad-ı mutlak altında hiçbir hürriyet, ne hürriyet-i
ilmiye, ne hürriyet-i vicdan, ne hürriyet-i diniye olmama-
sından, ehl-i namus ve diyanet ve taraftar-ı hürriyet olan-
lara ya ölmek veya hapse girmekten başka bir çare kal-
maz. Biz de
(1)
n
¿ƒo
©p
LGn
Q p
¬ r
« n
dp
G B És
fp
Gn
h ! És
fp
G
diyerek, rabbimize
dayanıyoruz.
Mevkuf
Said Nursî
* * *
(2)
o
¬n
fÉn
ërÑ
°o
S
/
¬p
ª°r
SÉp
H
Mahkeme Reisi Ali Rıza Beyefendi!
Hukukumu müdafaa etmek için ehemmiyetli bir tale-
bim ve bir ricam var. Ben yeni harfleri bilmiyorum ve es-
ki yazım da pek nakıstır. Hem, beni başkalarla görüştür-
müyorlar; âdeta tecrid-i mutlak içindeyim. Hatta iddiana-
me, on beş dakikadan sonra benden alındı. Hem, avu-
kat tutmak iktidarım yok. Hatta size takdim ettiğim mü-
dafaatımın, çok zahmetle, bir kısmını gizli olarak ancak
yeni harf ile bir suretini alabildim. Hem, risale-i nur’un
bir nevi müdafaanamesi ve mesleğinin hülâsası olan
Meyve Risalesi’
nin bir suretini müddeiumuma vermek
için ve bir-iki suretini Ankara makamatına göndermek
için yazdırmıştım. Birden onları elimden aldılar, daha
vermediler. Hâlbuki, eskişehir Adliyesi bize bir makineyi
hapse gönderdi; biz, müdafaatımızı onda yeni harfle
âdeta:
sanki.
adliye:
mahkeme, yargılama işle-
riyle uğraşan daire.
avukat:
dava vekili.
çare:
çözüm.
diyanet:
din, dindarlık.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i namus:
düsüt olan, namus-
lu.
hülâsa:
özet olarak.
hürriyet:
herkesin meşru hare-
ketlerinde tam serbest olması.
hürriyet-i ilmiye:
bilgilenme, bilgi
edinme hürriyeti.
hürriyet-i vicdan:
vicdan hürri-
yeti.
iddianame,:
iddia yazısı, savcının
bir dava konusundaki iddialarını
toplamış olduğu, isnat ettiği suç
ve delilleri de içine alan yazısı.
iktidar:
güç, idareyi elinde bulun-
durma.
istibdad-ı mutlak:
tam baskı, dik-
tatörlük.
kısım:
miktar, bölüm.
mahkeme:
dava, duruşma.
makamat:
makamlar.
makine:
daktilo, yazı makine-
si.
meis:
başkan.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sis-
tem.
mevkuf:
tevkif edilmiş, hap-
sedilmiş, tutuklu.
müdafaa:
savunma, koruma.
müdafaaname:
müdafaa met-
ni, savunma mektubu, savun-
ma dilekçesi.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar, korunmalar.
müddeiumum:
savcı.
nakıs:
noksan, eksik, tam ol-
mayan.
nevi:
çeşit, tür, cins.
rab:
yaratan, büyüten, terbiye
eden.
rica:
dileme, isteme.
suret:
kopya.
takdim:
arz etme, sunma.
talep:
istek, dilek.
taraftar-ı hürriyet:
özgürlük
taraftarı.
tecrid-i mutlak:
tam ve kesin
ayrım.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, me-
şakkat.
1.
Şüphesiz biz Allah’ın kullarıyız ve Ona döneceğiz. (Bakara Suresi: 156.)
2.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
o
n
i
kinci
Ş
ua
| 458 | Şualar