kadîr-i Mutlak’ın meşiet ve iradesiyle bir karınca bir
Firavun’u, bir sinek Bir nemrut’u bir mikrop bir
cebbarı mağlûp etmesi, akıl ve ruhu kendine yâr
olanlar için sarsılmaz bir bürhan, feshedilemez bir
ferman olduğunu vazıhan irae eder.
Tevhidin Üçüncü Muktazisi:
Her şeyin hilkatin-
de, hususuyla zîhayat masnuların evsaf ve eşkâlin-
deki alâmet-i harikulâde o kadar aciptir ki, küçük bir
çekirdek bir meyvenin, bir meyve bir ağacın, bir
ağaç bir nev’in, bir nevi de dolayısıyla kâinatın kü-
çük bir numunesi bir misal-i asgarı, bir mücmel ve
muhtasar fihristesi olduğunu ve bunlardan her biri-
nin lisan-ı hâl ile “Beni kim yarattı, yoktan var etti
ise, bütün enva ve ecnasımı da o Hâlık halk etmiş-
tir” davasını, derece-i sübuta isal ettiğini kanaat-i
tamme bahşeder bir hâlde beyan eder.
ÜçÜNCÜ MaKaM
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
51
Vahdet-i Bârî’nin tahakkukuna dal olan hadsiz
hüccet ve alâmetlerden üç hücceti beyan eder.
Bi r i nc i Hücce t ve Al âme t
:
(1)
o
? n
ór
Mn
h
kelime-
sinin tecelli-i tammı ile, her şeydeki birlik bu dava-i
vahdeti takviye ve teyit eder. Meselâ küre-i arzın se-
nevî hareket-i devriyesi, bidayet-i hilkat-i arzdan tâ
kıyamete kadar bir siyakta yürümesi, keza kamerin
ve şemsin devir ve cereyanları, insan ve sair hayva-
natın teşekkülât-ı bedeniye ve cismiyelerindeki ciha-
zatça yeknesaklığı; kezalik enva ve esnaf-ı nebatatın
acip:
tuhaf, hayret veren, hayret-
te bırakan, şaşılacak şey.
alâmet:
iz, belirti, işaret, nişan.
bahş:
bağış, ihsan, verme. bağış-
layan, veren, affeden.
beyan:
deliller göstererek ispatla-
ma.
bürhan:
delil, ispat, tanık, hüccet.
cebbar:
zorba, zorlayıcı, cebreden,
zor kullanan.
cereyan:
hareket, akıp gitme.
cihazat:
cihazlar, azalar, organlar.
devir:
dönme, dönüş.
ecnas:
cinsler, çeşitler, neviler, tür-
ler, soylar.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
enva ve esnaf-ı nebatat:
bitkile-
rin türleri ve cinsleri.
eşkâl:
biçimler, suretler, şekiller,
tarzlar.
evsaf:
sıfatlar, vasıflar, nitelikler,
özellikler.
ferman:
emir, buyruk.
fesih:
bozma, hükümsüz bırak-
ma, kaldırma, yürürlükten çıkar-
ma.
fihriste:
liste hâlinde gösteren bö-
lüm.
had:
sınır, son.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şeyi
yoktan var eden, yaratıcı; Allah.
halk:
yaratma, yaratış.
hareket-i devriye:
dönerek, da-
ire şeklinde hareket etme.
hayvanat:
hayvanlar.
hilkat:
yaratma, yaratış; yaratıl-
ma, yaratılış.
hüccet:
delil, ispat, burhan; bir id-
dianın doğruluğunu ispat için gös-
terilen vesika, senet.
irade:
dileme, isteme.
irae:
göz önüne koyma.
isal:
ulaştırma, vardırma, yetiştir-
me, eriştirme.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kayıt ve
şarta tâbi olmaksızın her şeye gü-
cü yeten sonsuz kudret sahibi, Al-
lah.
kamer:
ay.
kanaat-i tamme:
tam kanaat. ke-
sin, şüphe edilmeyen düşünce, fi-
kir.
kezalik:
keza, bu da öyle, böyle-
ce, hakeza.
kıyamet:
dünyanın sonu, varlığın
bozulup dağılması, kâinatın ölü-
mü.
küre-i arz:
arz küresi, yer yuvar-
lağı, dünya, yer küre.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin duru-
şu ve görünüşü ile bir mana ifade
etmesi.
masnu:
sanatla yapılmış, sanat
değeri yüksek.
meşiet:
dileme, irade, istek,
arzu, matlûp, murat.
muhtasar:
edilmiş, kısaltılmış,
kısa, özet.
mücmel:
öz özet, kısaca.
nevi:
tür, çeşit.
numune:
örnek, misal, örnek
olarak gösterilen.
sair:
diğer, başka, gayri, öteki.
senevî:
senelik, yıllık.
siyak:
sözün gelişi, ifade şekli
ve tarzı.
şems:
güneş.
tahakkuk:
gerçekleşme, mey-
dana gelme, olma.
takviye:
kuvvetlendirme, sağ-
lamlaştırma.
teşekkülât-ı bedeniye ve cis-
miye:
varlıklarının ve beden-
lerinin meydana gelişi, teşek-
külleri.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma, Allah’ın varlığını, bir-
liğini, dengi ve ortağı bulun-
madığını kabul etme.
teyit:
kuvvetlendirme, sağ-
lamlaştırma.
vazıhan:
açık olarak, açıkça,
açık açık, aşikâr, açık şekilde.
yâr:
sevgili, mahbup, mahbu-
be, maşuk.
yeknesak:
tek düzen, bitevi-
ye, değişmez, hep aynı, mo-
noton.
zîhayat:
hayat sahibi.
1.
Allah birdir.
f
ihriST
| 1174 | Şualar