Şualar - page 1167

Ve keza, esma-i Hüsnadan “Vâris” isminin tecelliyatı
adedince ve babalar gibi usulün zevalinden sonra bakî
kalan füruatın sayısınca ve âlem-i ahiretin mevcudatı
adedince ve uhrevî mükâfatları almaya medar olmak
üzere hıfzedilen beşerin amelleri sayısınca, sedası ile şu
fezayı dolduracak kadar büyük bir “elhamdülillâh” ile
hamd edilecek hafîziyet nimetidir. Çünkü, nimetin deva-
mı, nimetin zatından daha kıymetlidir. lezzetin bekası,
lezzetten daha lezizdir. cennette devam, cennetin fevkin-
dedir. Ve hakeza...
Binaenaleyh, Cenab-ı Hakkın hafîziyeti tazammun et-
tiği nimetler, bütün kâinatta mevcut bütün nimetlerden
daha çok ve daha üstündedir. Bu itibarla dünya dolusu
ile bir “elhamdülillâh” ister.
Şu zikredilen dört isme, bakî kalan esma-i Hüsnayı kı-
yas et ki, her bir isimde sonsuz nimetler bulunduğu için
sonsuz hamdleri, şükürleri istilzam eder.
Ve keza, bütün nimet hazinelerini açmak salâhiyetin-
de olan, nimet-i imana vesile olan Hazret-i Muhammed
Aleyhissalâtü Vesselâm dahi öyle bir nimettir ki, nev-i
beşer ilelebet o zatı (
AsM
) methüsena etmeye borçludur.
Ve keza, maddî ve manevî bütün nimetlerin envaına
fihriste ve kaynak olan İslâmiyet ve kur’ân nimeti de
gayr-i mütenahi hamdleri bilistihkak istilzam eder.
Şualar | 1167 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
a
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kıyas:
karşılaştırma, bir şeyi baş-
ka bir şeye benzeterek hüküm
verme.
kıymet:
değer.
leziz:
lezzetli, tatlı.
maddî:
madde ile alâkalı; para,
mal vb. şeylerle ilgili.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
medar:
sebep, vesile.
methüsena:
methedip övmek.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her şey, mahluklar.
mükâfat:
iyi bir iş, hizmet veya
başarıdan ötürü verilen şey, ödül.
nev’i beşer:
insanoğlu, insanlar.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nimet-i iman:
iman nimeti, inanç,
inanma nimeti; Cenab-ı Hakkın
kulunu İslâmla şereflendirme ni-
meti.
sada:
ses.
salâhiyet:
yetki, bir işe karışma-
ya veya vazife icabı bir işi yapma-
ya, bir harekette bulunmaya hak-
kı olma.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd
etme.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma, içinde bulundurma.
tecelliyat:
tecelliler, görüntüler.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete ait,
ahiret âlemiyle ilgili.
usûl:
asıllar, ana baba ve onların
ana, baba ve dedeleri.
Vâris:
bâkî olan, her şeyin kendi-
sine döneceği, vârislerin en hayır-
lısı Allah (c.c.).
vesile:
aracı, vasıta.
zat:
kendi.
zeval:
ölme, ölüm.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
âlem-i ahiret:
ahiret âlemi.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selam onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e dua.
amel:
fiil, iş.
bâkî:
geride kalan.
beka:
kalıcılık, devamlılık, sa-
bit olmak.
beşer:
insan, insanlık, âdemoğ-
lu.
bilistihkak:
lâyıkıyla, liyakatı
olarak, hakkıyla, hak ederek.
binaenaleyh:
bunun üzerine,
bundan dolayı, ondan dolayı,
buna binaen.
elhamdülillâh:
Allah’a hamd
olsun, hamd Allah’a aittir.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
Esma-i Hüsna:
Allah’ın adları,
Allah’ın doksan dokuz güzel
ismi.
fevkinde:
üstünde.
feza:
kainatta ucu bucağı bu-
lunmayan boşluk.
fihriste:
katalog, liste.
füruat:
.
gayr-ı mütenahi:
sonsuz, so-
nu olmayan, nihayetsiz.
hafîziyet:
Cenab-ı Hakk’ın her
mahlûkun başına gelecek va-
ziyetleri ve başından geçenle-
ri muhafaza etme sıfatı.
hâkezâ:
böylece, bunun gibi.
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek
bildirme.
hazine:
zengin ve değerli kay-
nak.
hıfz:
koruma, muhafaza et-
me, himaye etme.
ile’l-ebed:
ebede kadar, son-
suza değin.
istilzam:
gerektirme.
itibar:
değer.
1...,1157,1158,1159,1160,1161,1162,1163,1164,1165,1166 1168,1169,1170,1171,1172,1173,1174,1175,1176,1177,...1581
Powered by FlippingBook