SEKİZİNCİ NOKTA:
öyle bir Allah’a hamd olsun ki, kâinat ile tabir edilen
şu kitab-ı kebir ve onun tefsiri olan kur’ân-ı Azîmüş-
şan’ın beyanına göre bütün babları ile fasılları ve bütün
sayfaları ile satırları ve bütün kelimatı ile harfleri, o zat-ı
Akdes’e, sıfât-ı cemaliye ve kemaliyesini izhar ile ham-
düsenahandır. Şöyle ki:
o kitab-ı kebirin her bir nakşı –küçük olsun büyük ol-
sun– karınca kaderince,
Vahid
ve
Samed
olan
Nak-
kaş
’ının evsaf-ı celâliyesini izhar ile hamdüsenalar eder.
Ve keza, o kitabın her bir yazısı,
Rahman
ve
Rahîm
olan kâtibinin evsaf-ı cemalini göstermekle senahan olu-
yor.
Ve keza, o kitabın bütün yazıları, noktaları, nakışları,
esma-i Hüsnanın tecelliyat ve cilvelerine makes ve maz-
har olmak cihetiyle, o zat-ı Akdes’i
takdis, tahmit, tem-
cit
ile senahandır.
Ve keza, o kitabın her bir nazmı, kasidesi, kadîr, Alîm
olan nazım’ını takdis ile tahmit eyler.
DOKUZUNCU NOKTA:
(HaşİYe)
……………
HaşİYe:
Bu gibi şifrelerin anahtarı bende yoktur ki açayım. Maahaza,
oruçlu bir kafa, ne o şifreleri açabilir ve ne o darpları yapabilir. kusu-
ra bakmayınız, bu kadarı da, ancak müellifinin manevî yardımı ile ve
leyle-i kadrin bereketiyle ve Mevlâna’nın komşuluğundan istifade ile
yapabildim.
Mütercim Abdülmecid Nursî
Âlim:
her şeyi hakkıyla bilen Al-
lah.
bab:
kısım, bölüm, bahis.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
cihet:
yön.
cilve:
tecelli, görüntü.
Esma-i Hüsna:
Allah’ın adları, Al-
lah’ın doksan dokuz güzel ismi.
evsaf-ı celâliye:
Cenab-ı Hakk’ın
büyüklük vasıfları, Celâl ismine ait
vasıfları, sıfatları.
evsaf-ı cemâl:
güzellik vasıfları,
Cenab-ı Hakkın haiz olduğu Ce-
mâl ismine has vasıfları.
fasıl:
kısım, bölüm.
hamdüsena:
şükür ve övgü.
hamdüsenahan:
Cenab-ı Hakk’ın
verdiği rızık ve nimetlerin karşılı-
ğında O’na şükreden ve O’nu öven.
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek bildir-
me.
haşiye:
dipnot.
izhar:
ortaya koyma, açığa çıkar-
ma, gösterme.
kader:
.
Kadîr:
kudret sahibi olan ve her
şeye gücü yeten Allah.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kaside:
belli bir amaçla yazılmış
divan şiiri ve bu şiirin nazım şekli.
Kâtip:
yazan, yazıcı.
kelimat:
kelimeler, sözler.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kitab-ı kebir:
büyük kitap.
Kur’ân-ı azîmüşşan:
şan ve şerefi
yüce olan Kur’ân.
ma’kes:
ayna.
mazhar:
bir şeyin çıktığı yer,
zuhur ettiği, göründüğü yer.
nakış:
işleme, süsleme.
Nakkaş:
her şeyi nakışlı yara-
tan Allah.
Nazım:
düzenleyen, tanzim
eden, düzene koyan.
nokta:
konu ile ilgili bölüm.
rahim:
sonsuz merhamet sa-
hibi olan Allah.
rahman:
sonsuz merhamet
sahibi ve şefkatle bütün var-
lıkları rızıklandıran Allah.
sahife:
sayfa.
Samed:
Cenab-ı Hakk’ın ‘her
şey kendisine muhtaç olduğu
halde, Kendisi hiç bir şeye
muhtaç olmayan’ manasında-
ki ismi.
senâhân:
sena edici, birini
öven, metheden.
sıfat-ı cemaliye:
Cenab-ı Hak-
kın celâlî olmayan sıfatları, Ce-
mâl ismine ait sıfatları.
sıfat-ı kemaliye:
olgunluk be-
lirtisi olan vasıflar.
tabir:
ifade.
tahmit:
elhamdülillâh deme,
bütün övgünün ve hamdin
yalnız Allah’a ait olduğunu söy-
leme.
takdis:
yüceltme, mukaddes
sayma, kudsî ve mübarek say-
ma.
tecelliyat:
tecelliler, görüntü-
ler.
tefsîr:
Kur’ân’ın mana bakı-
mından izahı, açıklaması.
temcîd:
ululama, yüceltme.
Vahid:
zatında ve sıfatlarında
tek ve yegane olan Allah.
Zat-ı akdes:
en mukaddes zat,
her türlü kusur ve noksandan
uzak ve pak olan zat; Allah.
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
| 1168 | Şualar