Şualar - page 1103

ve mahz-ı irade ve tesadüfî hâlleri olmayan ve lüzumsuz
maddeleri bulunmayan kur’ân’ın bu kadar âyât-ı meşhu-
resi icma ile ve ittifakla risalei’n-nur’a işaret ve tevafuk-
ları sarahat derecesinde onun makbuliyetine bir şahadet-
tir ve hak olduğuna bir imzadır ve şakirtlerine bir beşa-
rettir.
Beşinci Nokta:
Bu hesab-ı ebcedî, makbul ve umu-
mî bir düstur-i ilmî ve bir kanun-i edebî olduğuna deliller
pek çoktur. Burada yalnız dört beş tanesini numune için
beyan edeceğiz.
Birincisi
: Bir zaman Benîisrail âlimlerinden bir kısmı
huzur-i peygamberîde surelerin başlarındaki
(1)
@ y
/=
G
(2)
¢y
üy
©'
«'
¡=c
gibi mukattaat-ı hurufiyeyi işittikleri vakit, he-
sab-ı cifrî ile dediler: “Yâ Muhammed! senin ümmetinin
müddeti azdır.”
onlara mukabil dedi: “Az değil.” sair surelerin başla-
rındaki mukattaatı okudu ve ferman etti: “daha var.” on-
lar sustular...
(3)
İkincisi
: Hazret-i Ali radıyallahü Anhın en meşhur ka-
side-i Celcelûtiye’si, baştan nihayete kadar bir nevi he-
sab-ı ebcedî ve cifir ile telif edilmiş ve öyle de matbaalar-
da basılmış.
Üçüncüsü
: Cafer-i sadık radıyallahü Anh ve Muhyid-
din-i Arabî (
rA
) gibi esrar-ı gaybiye ile uğraşan zatlar ve
esrar-ı huruf ilmine çalışanlar, bu hesab-ı ebcedîyi gaybî
bir düstur ve bir anahtar kabul etmişler.
Şualar | 1103 |
B
irinci
Ş
ua
den geçmişe ve geleceğe ait işa-
retler çıkarmak, tarih düşürmek.
huzur-i Peygamberî:
Peygambe-
rin huzuru, sohbeti.
icma:
fikir birliği etme, görüş birli-
ğine varma.
ittifak:
birleşme, fikir birliği etme.
kanun-i edebî:
edebiyat kaidesi,
edebiyat kuralı.
kaside-i Celcelûtiye:
Hz. İmam-ı
Ali’nin Hz. Peygamberin derslerine
istinaden kaleme aldığı ve aslı ci-
fir ve ebcet hesabı ile alâkalı ola-
rak telif edilen Süryanîce kaside.
mahz-ı irade:
iradenin kendisi,
gerçek irade kuvveti.
makbul:
kabul edilmiş, geçerli.
makbuliyet:
makbullük, beğenil-
mişlik, geçerlilik.
meşhur:
şöhretli, herkesin bildiği,
yaygınlık kazanmış.
müddet:
süre, zaman.
mukabil:
karşılık.
mukattaat:
Kur’ân-ı Kerîm’de ba-
zı surelerin başlarında bulunan ke-
sik kesik ikisi üçü birleşik veya tek
tek yazılı harfler.
mukattaat-ı hurufiye:
sure baş-
larında bulunan ve birer İlâhî şifre
mahiyetini taşıyan harfler. (yâ sin.
elif lâm mim. V.d.).
nevi:
çeşit, tür.
nihayet:
son.
nokta:
konu ile ilgili bölüm.
numune:
örnek.
radıyallahü anh:
Sahabe veya İs-
lâm büyüklerinin adı geçtiğinde
söylenilen “Allah ondan razı olsun”
manasında dua. Tek erkek için
söylenir.
şahadet:
şahit olma, şahitlik; açık
alâmet, işaret.
sair:
diğer, başka, öteki.
şakirt:
talebe, öğrenci.
sarahat:
sarihlik, açıklık, belirlilik.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
telif:
eser yazma.
tesadüfî:
tesadüfle ilgili, rastgele,
tesadüf olarak.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra, ölçü
ve münasebetler içerisinde birbi-
rine denk gelme.
umumî:
herkese ait, genel.
yâ Muhammed:
Ey Muhammed!.
zat:
kişi, şahıs.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim ada-
mı.
âyât-ı meşhure:
meşhur ayet-
ler.
Benîisrail:
İsrailoğulları, Yahu-
dîler.
beşaret:
müjde.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
cifir:
harflere verilen sayı kıy-
meti ile geleceğe veya geçen
hâdiselere, ibarelerden tarih
veya isme dair işaretler çıkar-
mak ilmî.
delil:
bir davayı ispata yara-
yan şey, bürhan.
düstur:
kanun, kural, esas,
prensip.
düstur-i ilmî:
ilmî düstur, ka-
ide, kural.
esrar-ı gaybiye:
gaybî sırlar,
görünmeyen sırlar.
esrar-ı huruf:
harflerin sırları.
ferman:
emir, buyruk.
gaybî:
gaypla ilgili, görünme-
yenlere ait.
hâk:
doğruluk.
hesab-ı cifrî:
cifir hesabı.
hesab-ı ebcedî:
harflere veri-
len sayı değerleriyle ibareler-
1.
Elif, lâm, mim. (Bakara Suresi: 1.)
2.
Kef, hâ, yâ, ayn, sad. (Meryem Suresi: 1.)
3.
İbniKesîr, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-Azîm: 1:38; Tefsîrü’t-Taberî, 1:71-72.
1...,1093,1094,1095,1096,1097,1098,1099,1100,1101,1102 1104,1105,1106,1107,1108,1109,1110,1111,1112,1113,...1581
Powered by FlippingBook