Şualar - page 1101

iZahTaNEvvELMÜhiMBirihTar:
lüzumlu dört beş nokta beyan edilecek.
Birinci Nokta:
Hadiste varit olduğu gibi, “
Her bir
ayetin mana mertebelerinde bir zahiri, bir bâtını, bir had-
di, bir muttalaı vardır. Bu dört tabakadan her birisinin,
hadisçe
(1)
m
¿ƒo
°ùo
Zn
h m
¿ƒo
éo
°T
tabir edilen füruatı, işaratı, dal
ve budakları vardır
” mealindeki hadisin hükmüyle, kur’ân
hakkında nazil olan bu ayet-i kudsiye, fer’î bir tabakadan
ve bir mana-i işarîsiyle de kur’ân’la münasebeti çok kuv-
vetli bir tefsirine bakmak, şe’nine bir nakisa değil, belki o
lisanü’l-gayptaki i’caz-ı manevîsinin muktezasıdır.
İkinci Nokta:
Bir tabakanın mana-i işarîsinin külliye-
tindeki efradının bu asırda tezahür eden ve münasebeti
pek kuvvetli bir ferdi risaletü’n-nur olduğunu, onu oku-
yan herkes tasdik eder.
evet, ben risaletü’n-nur’un has şakirtlerini işhat ede-
rek derim:
risaletü’n-nur sair telifat gibi ulûm ve fünundan ve baş-
ka kitaplardan alınmamış. kur’ân’dan başka mehazı yok,
kur’ân’dan başka üstadı yok, kur’ân’dan başka mercii
yoktur. telif olduğu vakit hiçbir kitap müellifinin yanında
bulunmuyordu. doğrudan doğruya kur’ân’ın feyzinden
mülhemdir ve sema-i kur’ânîden ve âyâtının nücumun-
dan, yıldızlarından iniyor, nüzul ediyor.
Şualar | 1101 |
B
irinci
Ş
ua
külliyet:
bütünlük, umumîlik.
lisanü’l-gayp:
gaybî bir lisan ile,
gayptan haber veren lisan.
mana-i işarî:
yazı ve işaretlerle
ifade edilen mana.
mana-yı işarî:
yazı ve işaretlerle
ifade edilen mana.
meal:
mana, anlam, mefhum.
mehaz:
menba, bir şeyin alındığı,
çıkarıldığı yer, bir şeyin aslının alın-
dığı kaynak.
merci:
merkez, kaynak, müracaat
edilecek yer.
müellif:
eser telif eden, yazan.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mukteza:
iktiza eden, gereken.
mülhem:
içine doğmuş, ilham
olunmuş.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
muttala:
doğuş yeri, baş, başlan-
gıç.
nakisa:
eksiklik, noksanlık, kusur.
nazil:
nüzul eden, inen.
nokta:
konu ile ilgili bölüm.
nücum:
yıldızlar.
nüzul:
Kur’ân’ın vahiy yoluyla Hz.
Muhammed’e indirilmesi.
sair:
diğer, başka, öteki.
şakirt:
talebe, öğrenci.
sema-i Kur’ânî:
Kur’ân seması.
şe’n:
iş, durum, özellik, yapı.
tabaka:
kat, katman.
tabir:
ifade.
tasdik:
bir şeyin veya kimsenin
doğruluğuna kesin olarak hük-
metme.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakımından
izahı, açıklaması.
telif:
eser yazma.
telifat:
telifler.
tezahür:
zuhur etme, ortaya çık-
ma, meydana çıkma, belirme, gö-
rünme.
ulûm:
ilimler.
üstat:
öğretici, öğretmen.
varit:
vürut eden, gelen, ulaşan,
vasıl olan, erişen.
zahir:
açık, görünür.
asır:
yüzyıl.
âyât:
Kur’ân ayetleri.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
ayet-i kudsiye:
Kur’ân’ın kud-
sî ayeti.
bâtın:
görünmeyen taraf, iç kı-
sım.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
efrat:
fertler.
evvel:
önce.
fer’î:
teferruat, ayrıntı.
feyiz:
bolluk, bereket; ihsan,
bağış.
fünun:
fenler.
füruat:
ayrıntılar, esastan ol-
mayan meseleler.
had:
sınır; son, sonuç.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onayladığı başkası-
na ait söz, iş veya davranış.
hüküm:
dinî kaide, kural.
i’caz-ı manevî:
manen mu’ci-
ze oluş.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
işarat:
işaretler, alâmetler, be-
lirtiler.
işhat:
şahit gösterme, tanık
getirme.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
1.
İhya-iUlûmiddin 1: 377; İtkan, 2:184, 174, 175, (Et-tibyan fî Ulûmü’l-Kur’ân, Mekke, 1985.);
Müsned, 9: 287; Taberanî, Mu'cemü’l-Evsat, 1: 236.)
1...,1091,1092,1093,1094,1095,1096,1097,1098,1099,1100 1102,1103,1104,1105,1106,1107,1108,1109,1110,1111,...1581
Powered by FlippingBook