kabul eder. Çünkü,
(1)
p
ÜÉn
à`p
µ`r
dG o
?j/
õr
æn
J
kelimesi dokuz yüz
elli bir ederek,
Risaletü’n-Nur
’un makamı olan dokuz yüz
kırk sekize sırlı üç farkla tevafuk noktasından bakar.
Birden hatıra geldi ki: Bu üç farkın sırrı ise,
Risaletü’n-
Nur
’un mertebesi üçüncüde olmasıdır. Yani, vahiy değil
ve olamaz. Hem, umumiyetle dahi ilham değil, belki ek-
seriyetle kur’ân’ın feyziyle ve medediyle kalbe gelen sü-
nuhat ve istihracat-ı kur’âniyedir.
Cây-ı dikkattir ki, birinci
y
º` '
M
olan sure-i Mü’min’de
(2)
p
º«/
?n
©r
dG p
õj/
õn
©r
dG $G n
øp
e p
ÜÉn
à`p
µ
r
dG o
?j/
õr
æn
J
makam-ı cifrîsi, bazı
mühim ayetler gibi bin üç yüz yetmişe bakıyor. Acaba on
beş yirmi sene sonra başka bir nur-i kur’ân zuhur mu
edecek, yahut resaili’n-nur’un bir inkişaf-ı fevkalâde ile
bir fütuhatı mı olacak bilmediğimden, o kapıyı açamıyo-
rum.
YİRMİBEŞİNCİAYET:
(3)
p
º«/
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdG n
øp
e l
?j/
õr
æn
J @ y
º` '
M
ayet-i kudsiyesidir. Bu
ayetin mana-i işarîsi, resaili’n-nur ile münasebeti çok
kuvvetlidir. Bir ciheti şudur ki:
risaletü’n-nur’un ve şakirtlerinin mesleği dört esas
üzerine gidiyor.
Birincisi
tefekkürdür;
Hakîm
ismine bakıyor.
Biri
de şefkattir, hadsiz olan fakrını hissetmektir ki,
rahman ve rahîm isimlerine bakıyor.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
ayet-i kudsiye:
Kur’ân’ın kudsî
ayeti.
cây-ı dikkat:
dikkat edilecek nok-
ta, dikkat edilecek yer veya şey;
dikkate değer.
cihet:
yön.
ekseriyetle:
daha ziyadesiyle,
çoklukla, çoğunlukla.
fakr:
fakirlik, yoksulluk; varlıktan
geçme, yalnız Allah’a muhtaç ol-
ma.
feyiz:
bolluk, bereket, ihsan, ba-
ğış.
fütuhat:
zaferler, fetihler, galibi-
yetler.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
Hakîm:
her şeyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
ilham:
belli bilgi vasıtalarına baş-
vurmadan Allah tarafından insa-
nın kalbine veya zihnine indirilen
mana.
inkişaf-ı fevkalâde:
olağanüstü
gelişmeler, ilerlemeler.
istihracat-ı Kur’âniye:
Kur’ân’dan
farklı farklı manalar çıkarma.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam,
cifir hesabına göre ulaşılan netice,
sayı değeri.
mana-i işarî:
yazı ve işaretlerle
ifade edilen mana.
medet:
inayet, yardım, imdat.
mertebe:
derece.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
münasebet:
ilgi, ilişki; münasiplik,
uygun olma.
nur-i Kur’ân:
Kur’ân-ı Kerîm’in nu-
ru, aydınlığı, ışığı.
rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
rahman:
sonsuz merhamet sa-
hibi ve şefkatle bütün varlıkları rı-
zıklandıran Allah.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şefkat:
acıyarak ve esirgeye-
rek sevme, içten ve karşılıksız
merhamet.
sır:
gizli hakikat.
sünuhat:
sünuhlar, akla gelen,
içe doğan şeyler.
tefekkür:
derin düşünme; eş-
yanın hakikatini, yaratıcının
sırlarını kavramak ve ibret al-
mak için zihnen ve kalben dü-
şünme.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra,
ölçü ve münasebetler içerisin-
de birbirine denk gelme.
umumiyet:
umumî olma hâli,
umumîlik, bir şeyin herkese
ait olması, genellik.
vahiy:
bir fikrin, bir hakikatin
veya bir emrin Allah (c.c.) ta-
rafından peygamberlere bildi-
rilmesi.
zuhur:
ortaya çıkma.
1.
Bu kitap indirilmiştir.
2.
Bu kitap, kudreti her şeye galip olan, ilmi her şeyi kuşatan Allah tarafından indirilmiştir.
(Mü’min Suresi: 2.)
3.
Hâ, mim. • Bu kitap, Rahman ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir. (Fussılet Suresi:
1-2.)
B
irinci
Ş
ua
| 1106 | Şualar