YİRMİYEDİNCİAYET:
sure-i saf’ta,
(1)
n
¿h o
ôp
aÉn
µr
dG n
?p
ôn
c r
ƒn
dn
h /
?p
Qƒo
f t
ºp
ào
e *Gn
h r
ºp
¡p
gGn
ƒr
an
Ép
H $Gn
Qƒo
f GoD
ƒp
Ør
£o
«p
d
n
¿ho
ój/
ôo
j
’dur.
Bu ayetteki
(2)
/
?p
Qƒo
f t
ºp
ào
e *Gn
h r
ºp
¡p
gGn
ƒr
an
Ép
H $G n
Qƒo
f
cümlesinin
makam-ı cifrîsi, bin üç yüz on altı veya yedidir. Ve bu ta-
rih ise, sabıkan yirmi birinci ayetin hatimesinde zikredi-
len inkılâb-ı fikrî sadedinde, Avrupa’nın bir müstemlekât
nazırı, kur’ân’ın nurunu söndürmesine çalışması tarihine
ve resaili’n-nur müellifi dahi ona karşı o inkılâb-ı fikrî sa-
yesinde o nuru parlatmaya çalışması aynı tarihe, hem ye-
di surede yedi defa
(3)
p
ÜÉn
à`p
µ
r
dG o
äÉ n
j'
G n
?r
?p
J
aynı tarihe, hem
(4)
p
¿'
Gr
ôo
?r
dG o
äÉ n
j'
G n
?r
?p
J ¢ y
ù '
W
dahi aynı tarihe, hem
(5)
m
º«/
?n
à°u
ùo
e m
•Gn
ôp
°U '
‹p
G =»
u
Hn
Q »/
æj'
ón
g
dahi aynı tarihe, hem
(6)
m
º«/
?n
à°r
ùo
e m
•Gn
ôp
°U '
¤n
Y »
u
Hn
Q s
¿p
G
dahi, şeddeli
¿
, bir
¿
sayılmak ve
tenvin
sayılmamak cihetiyle aynı tarihe,
hem
(7)
r
ºo
¡r
æn
Y ¢r
Vp
ôr
Yn
Én
a
fermanı dahi aynı tarihe, hem
/
?p
Qƒo
f t
ºp
ào
e *Gn
h r
ºp
¡p
gGn
ƒr
an
Ép
H $Gn
Qƒo
f
dahi aynı tarihe bilittifak mu-
vafakatleri elbette remizden, işaretten, delâletten ziyade
bir sarahattir ki, risale-i nur o nur-i İlâhînin bir lem’ası
olacağını ve düşmanları tarafından gelen şübehat zulüma-
tını dağıtacağını mana-i işarîsiyle müjdeliyor. Hem bu
Şualar | 1111 |
B
irinci
Ş
ua
kam, cifir hesabına göre ulaşılan
netice, sayı değeri.
mana-i işarî:
yazı ve işaretlerle
ifade edilen mana.
müellif:
eser telif eden, yazan.
müstemlekât:
müstemlekeler, sö-
mürgeler.
muvafakat:
uyma, uyuşma, uy-
gunluk.
nazır:
vekil, bakan.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nur-i İlâhî:
Allah’ın verdiği nur.
remiz:
kelime ve cümleye yükle-
nilmiş gizli mana, şifre, sembol.
sabıkan:
evvelce, bundan önce.
sadet:
konuşulan madde, asıl ko-
nu.
sarahat:
sarihlik, açıklık, belirlilik.
şedde:
Arabca ve Farsçada iki de-
fa okunması gereken bir harfin
üzerine konulan ve o harfi iki de-
fa okutan işaret.
şübehat:
şüpheler.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
Sure-i Saf:
Saf Suresi.
tenvin:
Arabca bir kelimenin so-
nunu nun gibi okutmak üzere ko-
nulan işaret; kelimenin sonuna iki
üstün (en), iki esre.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
ziyade:
çok, fazla.
zulümat:
karanlıklar.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
bilittifak:
ittifakla, beraberce,
elbirliğiyle.
cihet:
yön.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
ferman:
emir, buyruk.
hatime:
son, nihayet.
inkılâb-ı fikrî:
fikrî değişiklik.
lem’a:
parıltı.
makam-ı cifrî:
cifre ait ma-
1.
Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat Allah nurunu tamamlayacaktır-
kâfirler isterse hoşlanmasınlar. (Saf Suresi: 8.)
2.
Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat Allah nurunu tamamlayacaktır.(Saf Su-
resi: 8.)
3.
Bu [hikmetle dolu] kitabın ayetleridir. (Yunus Suresi: 1.)
4.
Tâ, sin. Bunlar yüce Kur’ân’ın ayetleridir. (Neml Suresi: 1.)
5.
Rabbim beni dosdoğru bir yola eriştirdi. (En’am Suresi: 161.)
6.
Şüphesiz ki benim Rabbim hak ve adalet üzeredir. (Hûd Suresi: 56.)
7.
Onlara aldırma. (Nisâ Suresi: 81; En’am Suresi: 68.)