YİRMİDOKUZUNCUAYET:sure-i İbrahim’in
başında,
p
Qƒ t
ædG n
‹p
G p
äÉn
ªo
?`t
¶dG n
øp
e ¢n
SÉ s
ædG n
êp
ôr
îo
àp
d n
?r
«n
dp
G o
?Én
`ær
dn
õr
fn
G l
ÜÉn
à`p
c '
ô=dG
(1)
p
ó«/
ªn
?r
G p
õj/
õn
© r
dG p
•Gn
ôp
°U '
‹p
G r
ºp
¡u
Hn
Q p
¿r
Pp
Ép
H
ayetidir. Şu ayetin dört beş cümlesinde dört beş ima var.
Mecmuu bir işaret hükmüne geçer.
•
Birincisi
:
(2)
r
ºp
¡u
Hn
Q p
¿r
Pp
Ép
H p
Qƒ t
ædG n
‹p
G
cümlesi ifade eder ki:
“kitab-ı Mübin vasıtasıyla, on dördüncü asırdaki zulümat-
tan, insanlar biiznillâh kur’ân’dan gelen bir nura çıkar-
lar.” Bu meal ve hususan
nur
lâfzı, resaili’n-nur’a muta-
bık olduğu gibi, makam-ı cifrîsi, şeddeli
¿
, iki
¿
olmak
üzere, bin üç yüz otuz sekiz veya dokuz ederek, Harb-i
Umumî zulümatında telif edilen resaili’n-nur’un fatihası
olan
İşaratü’l-İ’caz
tefsiri o zulmetler içindeki zuhuru tari-
hine tam tamına tevafuku ve ayetteki
nur
kelimesi risa-
le-i nur’daki
nur
lâfzına ima ile bakıyor.
•
İkincisi
:
(3)
p
ó«/
ªn
?r
G p
õj/
õn
© r
dG p
•Gn
ôp
°U '
‹p
G
cümlesi evvelki
cümledeki nuru tarif ederek der: o nur Cenab-ı Hakkın
izzet ve mahmudiyetini gösteren yoldur. Bu cümlenin ma-
kam-ı ebcedîsi beş yüz kırk sekiz veya elli olarak, resa-
ili’n-nur’un şeddeli
¿
, bir
¿
olmak üzere, adedi olan beş
yüz kırk sekize tam tamına tevafuk eder. eğer okunma-
yan iki
elif
sayılsa, mertebesine işaret eden iki farkla
asır:
yüzyıl.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
biiznillah:
Allah’ın izni ile.
Ercûze:
Hz. Ali tarafından yazılan
ve istikbalden haber veren vezinli
kaside.
evvel:
önce.
fatiha:
başlama, giriş.
Gavs-ı azam:
en büyük gavs, Ab-
dülkadir-i Geylânî Hazretlerinin na-
mı.
Harb-i umumî:
genel harp, dün-
ya savaşı.
hükmüne:
yerine, değerine.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ima:
işaretle anlatma, üstü kapalı
ifade etme.
izzet:
şeref, yücelik; kuvvet, kud-
ret, üstünlük.
kaside:
belli bir amaçla yazılmış
divan şiiri ve bu şiirin nazım şekli.
kerametkârâne:
kerametli bir şe-
kilde, keramet gösterircesine.
Kitab-ı Mübin:
içinde her şeyin
yazılı olduğu semavî kitap Kur’ân.
mahmudiyet:
hamd ve övgüye
layık olma.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam,
cifir hesabına göre ulaşılan netice,
sayı değeri.
makam-ı ebcedî:
ebcetle ilgili ma-
kam, ebcedî mana, ebcedî hesap.
meal:
mana, anlam, mefhum.
mecmu:
toplam, tüm.
mertebe:
derece, basamak.
mutabık:
birbirine uyan, uy-
gun.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
şedde:
Arabca ve Farsçada iki
defa okunması gereken bir
harfin üzerine konulan ve o
harfi iki defa okutan işaret.
tarif:
bir şeyi bütün vasıflarını
içine alacak şekilde anlatma.
tefsir:
Kur’ân-ı Kerîm’i açıkla-
mak maksadıyla yazılan kitap.
telif:
eser yazma.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra,
ölçü ve münasebetler içerisin-
de birbirine denk gelme.
vasıta:
aracılık.
zuhur:
görünme, belli olma,
ortaya çıkma.
zulmet:
karanlık.
zulümat:
karanlıklar, dinsizlik,
zulüm ve külür.
1.
Elif, lâm ra. Bu bir kitap ki, insanları Rablerinin izniyle inkâr karanlıklarından iman nuruna
çıkaran, kudreti her şeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah’ın yoluna kavuş-
turman için sana indirdik. (İbrahim Suresi: 1.)
2.
Rablerinin izniyle, insanları iman nuruna çıkaran… (İbrahim Suresi: 1.)
3.
Kudreti her şeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah’ın yoluna kavuşturman için.
(İbrahim Suresi: 1.)
B
irinci
Ş
ua
| 1114 | Şualar