E¤er bütün emsalim ve yüzümüzdeki sikke-i kudret
ve turra-i ftrat bir olan bütün insanlarn bedenlerine ha-
kikî mutasarrf olacak olan bir kudret ve ilim sende var-
sa, hem sudan ve havadan tut, tâ nebatat ve hayvanata
kadar benim erzakmn mahzenlerine malik olacak bir
servetin ve bir hâkimiyetin varsa, hem ben klf oldu¤um
gayet genifl ve yüksek olan ruh, kalp, akl gibi letaif-i ma-
neviyeyi benim gibi dar, süflî bir zarfta yerlefltirerek, ke-
mal-i hikmetle istihdam edip ibadet ettirecek, sende böy-
le nihayetsiz bir kudret, hadsiz bir hikmet varsa, göster.
Sonra Ben seni yaptm de. Yoksa, sus!
Hem, bendeki intizam- ekmelin flahadetiyle ve yü-
zümdeki sikke-i vahdetin delâletiyle, benim Sâniim her
fleye kadîr, her fleye alîm, her fleyi görür ve her fleyi ifli-
tir bir Zattr. Senin gibi sersem âcizin parma¤ Onun sa-
natna karflamaz, zerre miktar müdahale edemez.
O fleriklerin vekili, bedende dahi parmak karfltracak
yer bulamaz. Gider, insann nevine rast gelir. Kalbinden
der ki: Belki bu da¤nk, karma karflk olan cemaat için-
de, fleytan onlarn efal-i ihtiyariye ve içtimaiyelerine ka-
rflt¤ gibi, belki ben de ahval-i vücudiye ve ftriyelerine
karflabilece¤im ve parmak karfltracak bir yer bulaca-
¤m. Ve onda bir yer bulup, beni tart eden bedene ve be-
den hüceyresine hükmümü icra ederim.
Onun için, beflerin nevine yine sa¤r tabiat ve sersem
felsefe lisanyla der ki: Siz çok karflk bir fley görünü-
yorsunuz. Ben size rab ve malikim. Veyahut hissedarm
der.
âciz:
zayf, güçsüz.
ahval-i vücudiye ve ftrîye:
vü-
cuda ve yaratlfla dair hâller.
Alîm:
her fleyi hakkyla bilen Al-
lah.
befler:
insanlk.
cemaat:
topluluk.
delâlet:
alâmet, iflaret, delil olma.
efal-i ihtiyariye ve içtimaiye:
kiflinin ve toplumun kendi irade-
leriyle yapt¤ ifller.
emsal:
benzerler.
erzak:
yiyecek, azklar, rzklar.
felsefe:
madde ve hayat bafllan-
gç ve gaye bakmndan incele-
yen ilim.
gayet:
çok, son derece.
hadsiz:
snrsz.
hakikî:
gerçek.
hâkimiyet:
hâkim olma hâli, hük-
medifl.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal, faydal ve
tam yerli yerinde olmas.
hissedar:
hisse sahibi, ortak.
hüceyre:
hücrecik.
hüküm:
emir, karar.
ibadet:
Allaha karfl kulluk vazi-
fesini yapma.
icra:
uygulatma.
intizam- ekmel:
son derece mü-
kemmel intizam, düzgünlük, dü-
zen, düzenlilik.
istihdam:
hizmet ettirme.
kadir:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
kemal-i hikmet:
mükemmel hik-
met ve gaye.
klf:
mahfaza.
kudret:
kuvvet, iktidar.
letaif-i manevîye:
manevî duy-
gular.
lisan:
dil.
mahzen:
içinde eflya saklanacak
yer, depo.
malik:
sahip.
mutasarrf:
tasarruf sahibi olan,
kullanm hakk olan.
müdahale:
karflma.
nebatat:
bitkiler.
nev:
çeflit, tür.
nihayetsiz:
sonsuz.
Rab:
yaratan, ihtiyaçlar gideren,
idare ve terbiye eden Allah.
ruh:
can.
Sâni:
her fleyi sanatl olarak
yaratan Allah.
sersem:
aptal, dengesiz.
servet:
zenginlik.
sikke-i kudret:
kuvvet, güç
mührü.
sikke-i vahdet:
birlik mührü.
süflî:
afla¤, baya¤.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
flerik:
ortak.
fleytan:
sapkn, iblis.
tabiat:
maddî âlem ve içinde-
ki her fley.
tart eden:
kovan, çkaran.
turra-i ftrat:
yaratlfl mührü.
vekil:
bakan.
zarf:
kap.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi
Allah.
zerre:
maddenin en küçük
parças, molekül, atom.
968 | SÖZLER
O
TUZ
KNC
S
ÖZ