O vakit, nev-i insan, hak ve hakikat lisanyla, hikmet
ve intizamn diliyle der ki:
E¤er bütün küre-i arza giydirilen ve nevimiz gibi bü-
tün hayvanat ve nebatatn yüz binler envandan rengâ-
renk atk ve iplerden kemal-i hikmetle dokunan ve diki-
len gömle¤i ve yeryüzüne serilen ve yüz binler zîhayat
envandan nesç olunan ve gayet nakfll bir surette icat
edilen haliçeyi yapacak ve her vakit kemal-i hikmetle
tecdit edip tazelendirecek bir kudret ve hikmet sende
varsa; hem, e¤er biz meyve oldu¤umuz küre-i arza ve çe-
kirdek oldu¤umuz âlemde tasarruf edecek ve hayatmza
lâzm maddeleri mizan- hikmetle aktâr- âlemden bize
gönderecek bir muhit kudret ve flamil bir hikmet sende
varsa; ve yüzümüzdeki sikke-i kudret bir olan bütün git-
mifl ve gelecek emsalimizi icat edecek bir iktidar sende
varsa, belki bana rububiyet dava edebilirsin. Yoksa, hay-
di sus! Benim nevimdeki karma karflkl¤a bakp, Par-
mak karfltrabilirim deme. Çünkü intizam mükemmel-
dir. O karma karflk zannetti¤in vaziyetler, kudretin ka-
der kitabna göre kemal-i intizamla bir istinsahtr. Çünkü,
bizden çok afla¤ olan ve bizim taht- nezaretimizde bulu-
nan hayvanat ve nebatatn kemal-i intizamlar gösteriyor
ki, bizdeki karflklklar bir nevi kitabettir.
Hiç mümkün müdür ki, bir haliçenin her tarafna ya-
ylan bir atk ipini sanatkârâne yerlefltiren, haliçenin us-
tasndan baflkas olsun? Hem, bir meyvenin mucidi, a¤a-
cnn mucidinden baflkas olsun? Hem, çekirde¤i icat
eden, çekirdekli cismin sâniinden baflkas olsun?
SÖZLER | 969
O
TUZ
KNC
S
ÖZ
istinsah:
örne¤ini çkarma, ço-
¤altma
kader:
Cenab- hakkn meydana
gelecek hâdiseleri olmadan önce
takdir etmesi, plânlamas.
kemal-i hikmet:
mükemmel hik-
met ve gaye.
kemal-i intizam:
tam ve eksiksiz
düzen.
kitabet:
yazma.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
lisan:
dil.
mizan- hikmet:
hikmet terazisi.
mucit:
icat eden, meydana geti-
ren, yaratan.
muhit kudret:
her fleyi kaplayan
güç, ihata eden kuvvet.
mükemmel:
tamam, olgun.
nakfl:
süs.
nebatat:
bitkiler.
nesç:
dokuma.
nev:
cins, tür, çeflit.
nev-i insan:
insan nevi.
rububiyet:
rablk; Allahn her bir
varl¤a muhtaç oldu¤u fleyleri
vermesi, onlar terbiye edip idare
ve hâkimiyeti altnda bulundur-
mas.
sanatkârâne:
bir sanatkâra yak-
flacak flekilde.
Sâni:
her fleyi sanatl olarak yara-
tan Allah.
sikke-i kudret:
kuvvet, güç müh-
rü.
suret:
biçim, tarz, flekil.
flamil:
kaplayan, kuflatan.
taht- nezaret:
gözetim alt.
tasarruf:
güzel idare etme, kulla-
nm hakk.
tecdit:
yenilenme.
vaziyet:
durum, hâl.
zîhayat:
hayat sahibi, canl.
aktâr- âlem:
âlemin her ta-
raf.
âlem:
dünya, cihan.
emsal:
örnekler, benzerler.
enva:
çeflitler, türler.
gayet:
çok, son derece.
hak:
do¤ru.
hakikat:
gerçek.
haliçe:
ince dokunmufl küçük
hal.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
her fleyin belirli ga-
yelere yönelik olarak, manal,
faydal ve tam yerli yerinde
olmas.
hikmet:
her fleyin belirli ga-
yelere yönelik olarak, manal,
faydal ve tam yerli yerinde
olmas.
icat:
meydana getirme, yap-
ma.
iktidar:
güç yetirme.
intizam:
düzgünlük, düzen,
düzenlilik.