Amerika gibi akvamn tarihleri bundan bahsetmiyor. Öy-
le ise vuku bulmamfl. Bin nefrin onun gibi Avrupa kâ-
selislerin baflna!
Beßinci Nokta
nflikak- kamer kendi kendine, baz esbaba binaen vu-
ku bulmufl, tesadüfî, tabiî bir hâdise de¤il ki, adî ve tabiî
kanunlarna tatbik edilsin. Belki flems ve kamerin Hâlk-
Hakîmi, Resulünün risaletini tasdik ve davasn tenvir
için, harikulâde olarak o hâdiseyi ika etmifltir. Srr- irflat
ve srr- teklif ve hikmet-i risaletin iktizasyla, hikmet-i ru-
bubiyetin istedi¤i insanlara ilzam- hüccet için gösteril-
mifltir. O srr- hikmetin iktiza etmedikleri, istemedikleri
ve dava-i nübüvveti henüz iflitmedikleri aktâr- zeminde-
ki insanlara göstermemek için, sis ve bulut ve ihtilâf-
metâli haysiyetiyle, baz memleketin kameri daha çkma-
mas ve bazlarnn güneflleri çkmas ve bir ksmnn sa-
bah olmas ve bir ksmnn günefli yeni gurup etmesi gi-
bi o hâdiseyi görmeye mâni pek çok esbaba binaen,
gösterilmemifl. E¤er, umum onlara dahi gösterilse idi, o
hâlde ya iflaret-i Ahmediyenin (a.s.m.) neticesi ve muci-
ze-i nübüvvet olarak gösterilecekti; o vakit, risaleti beda-
het derecesine çkacakt, herkes tasdike mecbur olurdu.
Akln ihtiyar kalmazd. man ise akln ihtiyaryladr. Srr-
teklif zayi olurdu. E¤er srf bir hâdise-i semaviye olarak
gösterilse idi, risalet-i Ahmediye (a.s.m.) ile münasebeti
kesilirdi ve onunla hususiyeti kalmazd.
SÖZLER | 959
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ
hususiyet:
hususîlik, ayrc özel-
lik.
ihtilâf- metâli:
ayn do¤du¤u
yerlerin farkl olmas.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
ika etmek:
oldurmak, yaptrmak.
iktiza:
lâzm gelme, gerekme.
ilzam- hüccet:
muhatab delil-
lerle susturmak.
inflikak- kamer:
ayn ikiye bö-
lünmesi, ayn yarlmas.
iflaret-i Ahmediye:
Peygamberi-
mizin iflareti.
kamer:
ay.
kâselis:
dalkavuk, çanak yalayc-
lar.
mâni:
men eden, engel.
mucize-i nübüvvet:
peygam-
berlik mucizesi.
münasebet:
ilgi, alâka, ba¤.
nefrin:
beddua, lânet okuma,
nefretler.
resul:
kendisine kitap indirilmifl
peygamber.
risalet:
resullük, peygamberlik.
risalet-i Ahmediye:
Efendimizin
peygamberli¤i.
srr- hikmet:
hikmet srr, kâ-
inattaki ve yaratlfltaki gayenin
srr.
srr- irflat:
irflat srr, e¤itim srr.
srr- teklif:
teklif srr, imtihan
srr.
flems:
günefl.
tabiî:
kendili¤inden, normal.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme.
tatbik:
uygulama.
tenvir:
nurlandrma, aydnlatma.
umum:
bütün, herkes, genel ol-
ma,
vakit:
zaman, an.
vuku:
bir hâdisenin çkfl flekli;
gelme, olufl.
zayi:
elden çkan, zarar.
zemin:
yeryüzü.
adî:
sradan, âdet olan.
aktâr- zemin:
yeryüzünün
her taraf.
akvam:
milletler, kavimler.
bedahet:
açklk, aflikâr.
binaen:
-den dolay, -den
ötürü.
dava-i nübüvvet:
nebîlik,
peygamberlik davas.
esbap:
nedenler, sebepler.
hâdise:
vaka, olay, haber.
hâdise-i semaviye:
semavî
olay, gökyüzü olay.
Hâlk- Hakîm:
yarattklarn-
da hikmetli oldu¤unu göste-
ren yaratc, Allah.
haysiyetiyle:
yönüyle, sayl-
mak üzere.
hikmet:
kâinattaki ve yarat-
lfltaki lâhî gaye.
hikmet-i rububiyet:
rububi-
yetin hikmeti, lâhî terbiye,
kâinattaki ve yaratlfltaki lâ-
hî gaye.