Sözler - page 953

tesbihat hakikatinde oldu¤unu sana gösterir. Bu hakikati
tamam görmek istersen, ‹kinci ve Sekizinci Sözlere bak.
•
‹kinci temsil
: Senin ile biz, Sahra-i Kebir gibi bir
mevkideyiz. Kum denizi f›rt›nas›nda, gece o kadar ka-
ranl›k oldu¤undan, elimizi bile göremiyoruz. Kimsesiz,
hamîsiz, aç ve susuz, me’yus ve ümitsiz bir vaziyette ol-
du¤umuz dakikada, birden bir zat o karanl›k perdesinden
geçip, sonra gelip, bir otomobil hediye getirse ve bizi
bindirse, birden Cennetmisal bir yerde istikbalimiz temin
edilmifl, gayet merhametkâr bir hamîmiz bulunmufl, yi-
yecek ve içecek ihzar edilmifl bir yerde bizi koysa; ne ka-
dar memnun oluruz, bilirsin.
‹flte, o sahra-i kebir bu dünya yüzüdür. O kum denizi,
bu hâdisat içinde harekât-› zerrat ve seyl-i zaman tahri-
kiyle çalkanan mevcudat ve bîçare insand›r. Her insan,
endiflesiyle kalbi da¤dar olan, istikbali müthifl zulümat
içinde, nazar-› dalâletle görüyor. Feryad›n› iflittirecek
kimseyi bilmiyor. Nihayetsiz aç, nihayetsiz susuzdur. ‹flte,
semere-i Miraç olan marziyat-› ‹lâhiye ile, flu dünya ga-
yet Kerîm bir Zat›n misafirhanesi; insanlar dahi Onun
misafirleri, memurlar›; istikbal dahi Cennet gibi güzel,
rahmet gibi flirin ve saadet-i ebediye gibi parlak görün-
dü¤ü vakit, ne kadar hofl, güzel, flirin bir meyve oldu¤u-
nu anlars›n.
Makam-› istimada olan zat diyor ki
: “Cenab-› Hakka
yüz binler hamd ve flükür olsun ki, ilhaddan kurtuldum,
tevhide girdim; tamam›yla inand›m ve kemal-i iman› ka-
zand›m.”
SÖZLER | 953
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
istikbal:
gelecek, gelecek zaman,
ati.
kemal-i iman:
tam ve mükem-
mel iman.
makam-› istima:
dinleme maka-
m›, dinleyici konumu, yeri.
marziyat-› ‹lâhiye:
Allah’›n r›zas›-
na mazhar olacak hâl ve hareket-
ler.
merhametkâr:
merhamet eden,
ac›yan.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley.
mevki:
yer, mekân.
me’yus:
ümitsiz, ye’se düflmüfl.
müthifl zulümat:
korkunç karan-
l›klar.
nazar-› dalâlet:
dinsizlik düflün-
cesi, bak›fl›.
nihayetsiz:
sonsuz.
perde:
örtü, bölme, makam.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
ba¤›fllama, flefkat gösterme.
saadet-i ebedîye:
zevalsiz, son-
suz mutluluk.
sahra-i kebir:
büyük çöl.
semere-› miraç:
mirac›n meyve-
si, faydal› neticesi.
seyl-i zaman:
ak›p giden zaman,
zaman›n ak›fl›.
flükür:
hoflnutluk, memnunluk.
tahrik:
hareket ettirme, harekete
geçirme.
temin edilmifl:
haz›rlanm›fl.
temsil:
benzetme, misal getirme.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-› hak-
k›n büyük ve yüce bütün kemal
s›fatlara sahip oldu¤unu ifade
eden sözler.
tevhit:
birleme, Allah’›n bir oldu-
¤una inanma.
vaziyet:
durum, durufl, hâli.
zat:
kifli, flah›s.
zerrat:
zerreler, moleküller,
atomlar.
bîçare:
çaresiz, zavall›, flaflk›n.
Cenab-› Hak:
Hakk›n tâ ken-
disi olan Allah.
Cennetmisal:
Cennet gibi.
da¤dar:
da¤l›, yaral›, çok üz-
gün.
feryat:
ba¤›rma, s›zlanma,
gayet kerîm Zat:
ikram ve ih-
san› son derece bol olan Al-
lah.
gayet:
çok, son derece.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hakikat:
gerçek, bir fleyin as-
l› ve esas›.
hamd:
Allah’›n yüceli¤ini öv-
me, teflekkür.
hamî:
koruyan, sahip ç›kan,
hamîsiz:
korumas›z, sahipsiz.
harekât-› zerrat:
zerrelerin,
atomlar›n hareketleri.
ihzar:
haz›r etme, haz›rlama.
ilhad:
tanr› tan›mazl›k, dinsiz-
lik.
iman:
inanç, itikat, tasdik.
1...,943,944,945,946,947,948,949,950,951,952 954,955,956,957,958,959,960,961,962,963,...1482
Powered by FlippingBook