Sözler - page 944

yüksektir ki, ak›l ona ne ulafl›r, ne de yanafl›r; illâ, nur-u
iman ile görünür. Fakat, baz› temsilât ile o hakikatin vü-
cudu fehme takrip edilir. Öyle ise, bir nebze takribe çal›-
flaca¤›z.
‹flte flu kâinata nazar-› hikmetle bak›ld›¤› vakit, azîm
bir flecere manas›nda görünür. Ve flecerenin nas›l dalla-
r›, yapraklar›, çiçekleri, meyveleri vard›r; flu flecere-i hil-
katin de bir fl›kk› olan âlem-i süflînin, anas›r dallar›, ne-
batat ve eflcar yapraklar›, hayvanat çiçekleri, insan mey-
veleri hükmünde görünür.
Sâni-i Zülcelâl’in a¤açlar hakk›nda cari olan bir kanu-
nu, elbette flu flecere-i azamda da cari olmak, mukteza-i
ism-i Hakîm’dir. Öyle ise, mukteza-i hikmet, flu flecere-i
hilkatin de bir çekirdekten yap›lmas›d›r. Hem, öyle bir
çekirdek ki, âlem-i cismanîden baflka, sair âlemlerin nu-
munesini ve esasat›n› cami olsun. Çünkü, binler muhte-
lif âlemleri tazammun eden kâinat›n çekirdek-i aslîsi ve
menflei, kuru bir madde olamaz.
Madem flu flecere-i kâinattan daha evvel, o neviden
baflka flecere yok; öyle ise, ona menfle ve çekirdek hük-
münde olan mana ve nur, elbette yine flecere-i kâinatta
bir meyve libas›n›n giydirilmesi, yine
Hakîm
isminin
muktezas›d›r. Çünkü, çekirdek daima ç›plak olamaz. Ma-
dem evvel-i f›tratta, meyve, libas›n› giymemifl; elbette,
ahirde o libas› giyecektir. Madem o meyve insand›r; ve
madem insan içinde, sab›kan ispat edildi¤i üzere, en
meflhur meyve ve en muhteflem semere ve umumun
nazar-› dikkatini celp eden ve arz›n n›sf›n› ve beflerin
ahir:
son.
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i cismanî:
maddî âlem.
âlem-i süflî:
pis âlem.
anas›r:
unsurlar; toprak, hava, su,
atefl.
arz:
yer, dünya.
azîm:
büyük, yüce.
befler:
insan.
cami:
toplayan, içine alan.
cari:
geçerli, yürürlükte.
celp:
çekme, çekifl.
çekirdek-i aslî:
as›l çekirdek, öz.
daima:
her vakit.
esasat:
esaslar, kökler, temeller.
eflcar:
a¤açlar.
evvel-i f›trat:
yarat›l›fl›n bafllang›-
c›.
fehme takrip etmek:
akl›n alaca-
¤› flekilde anlatmak, anlay›fla
yaklaflt›rmak.
hakikat:
gerçek.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
hilkat:
yarat›l›fl.
hükmünde:
yerinde, de¤erinde.
illâ:
ancak.
iman:
inanma, inanç.
ispat:
do¤rulu¤u delillerle kan›t-
lanma.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar,
evren.
libas:
elbise.
mana:
anlam.
menfle:
esas, kök, kaynak.
meflhur:
flöhretli.
muhtelif:
çeflitli, farkl›.
muhteflem:
ihtiflaml›, görkemli.
mukteza:
gereklilik.
mukteza-i hikmet:
hikmetin ge-
re¤i.
mukteza-i ism-i Hakîm:
Allah’›n
her fleyi hikmetle yapt›¤›n› bildi-
ren isminin gere¤i.
nazar:
bakma, bak›fl.
nazar-› hikmet:
‹lâhî maksada
uygun bak›fl, düflünme.
nebatat:
bitkiler.
nebze:
bir parça.
nevi:
çeflit; cins.
numune:
örnek, misal.
nur:
ayd›nl›k.
n›sf:
yar›m yar›.
sab›kan:
bundan önce, evvel-
ce.
sair:
di¤er.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi, her fleyi sanat-
la yaratan Allah.
semere:
meyve, yemifl.
flecere:
a¤aç.
flecere-i azam:
büyük a¤aç.
flecere-i hilkat:
yarat›l›fl a¤a-
c›.
flecere-i kâinat:
kâinat a¤ac›,
varl›k a¤ac›.
fl›k:
seçenek, alternatif.
takrip:
yaklaflt›rma.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma.
temsilât:
temsiller, örnekler.
umum:
genel, ço¤unluk.
vücut:
varl›k.
944 | SÖZLER
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
1...,934,935,936,937,938,939,940,941,942,943 945,946,947,948,949,950,951,952,953,954,...1482
Powered by FlippingBook