yüksektir ki, akl ona ne ulaflr, ne de yanaflr; illâ, nur-u
iman ile görünür. Fakat, baz temsilât ile o hakikatin vü-
cudu fehme takrip edilir. Öyle ise, bir nebze takribe çal-
flaca¤z.
flte flu kâinata nazar- hikmetle bakld¤ vakit, azîm
bir flecere manasnda görünür. Ve flecerenin nasl dalla-
r, yapraklar, çiçekleri, meyveleri vardr; flu flecere-i hil-
katin de bir flkk olan âlem-i süflînin, anasr dallar, ne-
batat ve eflcar yapraklar, hayvanat çiçekleri, insan mey-
veleri hükmünde görünür.
Sâni-i Zülcelâlin a¤açlar hakknda cari olan bir kanu-
nu, elbette flu flecere-i azamda da cari olmak, mukteza-i
ism-i Hakîmdir. Öyle ise, mukteza-i hikmet, flu flecere-i
hilkatin de bir çekirdekten yaplmasdr. Hem, öyle bir
çekirdek ki, âlem-i cismanîden baflka, sair âlemlerin nu-
munesini ve esasatn cami olsun. Çünkü, binler muhte-
lif âlemleri tazammun eden kâinatn çekirdek-i aslîsi ve
menflei, kuru bir madde olamaz.
Madem flu flecere-i kâinattan daha evvel, o neviden
baflka flecere yok; öyle ise, ona menfle ve çekirdek hük-
münde olan mana ve nur, elbette yine flecere-i kâinatta
bir meyve libasnn giydirilmesi, yine
Hakîm
isminin
muktezasdr. Çünkü, çekirdek daima çplak olamaz. Ma-
dem evvel-i ftratta, meyve, libasn giymemifl; elbette,
ahirde o libas giyecektir. Madem o meyve insandr; ve
madem insan içinde, sabkan ispat edildi¤i üzere, en
meflhur meyve ve en muhteflem semere ve umumun
nazar- dikkatini celp eden ve arzn nsfn ve beflerin
ahir:
son.
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i cismanî:
maddî âlem.
âlem-i süflî:
pis âlem.
anasr:
unsurlar; toprak, hava, su,
atefl.
arz:
yer, dünya.
azîm:
büyük, yüce.
befler:
insan.
cami:
toplayan, içine alan.
cari:
geçerli, yürürlükte.
celp:
çekme, çekifl.
çekirdek-i aslî:
asl çekirdek, öz.
daima:
her vakit.
esasat:
esaslar, kökler, temeller.
eflcar:
a¤açlar.
evvel-i ftrat:
yaratlfln bafllang-
c.
fehme takrip etmek:
akln alaca-
¤ flekilde anlatmak, anlayfla
yaklafltrmak.
hakikat:
gerçek.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
hilkat:
yaratlfl.
hükmünde:
yerinde, de¤erinde.
illâ:
ancak.
iman:
inanma, inanç.
ispat:
do¤rulu¤u delillerle kant-
lanma.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar,
evren.
libas:
elbise.
mana:
anlam.
menfle:
esas, kök, kaynak.
meflhur:
flöhretli.
muhtelif:
çeflitli, farkl.
muhteflem:
ihtiflaml, görkemli.
mukteza:
gereklilik.
mukteza-i hikmet:
hikmetin ge-
re¤i.
mukteza-i ism-i Hakîm:
Allahn
her fleyi hikmetle yapt¤n bildi-
ren isminin gere¤i.
nazar:
bakma, bakfl.
nazar- hikmet:
lâhî maksada
uygun bakfl, düflünme.
nebatat:
bitkiler.
nebze:
bir parça.
nevi:
çeflit; cins.
numune:
örnek, misal.
nur:
aydnlk.
nsf:
yarm yar.
sabkan:
bundan önce, evvel-
ce.
sair:
di¤er.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi, her fleyi sanat-
la yaratan Allah.
semere:
meyve, yemifl.
flecere:
a¤aç.
flecere-i azam:
büyük a¤aç.
flecere-i hilkat:
yaratlfl a¤a-
c.
flecere-i kâinat:
kâinat a¤ac,
varlk a¤ac.
flk:
seçenek, alternatif.
takrip:
yaklafltrma.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma.
temsilât:
temsiller, örnekler.
umum:
genel, ço¤unluk.
vücut:
varlk.
944 | SÖZLER
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ