mehasinini ve hüsnünün letaifini âyinelerde mukteza-i
hakikat ve hikmet olarak görmek ve göstermek isteme-
sine mukabil, en flaflaal bir surette âyinedarlk eden ve
gösteren ve sevip ve baflkasna sevdiren, yine bilbedahe
o zattr.
Hem flu saray- âlemin Sânii, gayet harika mucizeleri
ile ve gayet kymettar cevahirler ile dolu hazine-i gaybi-
yelerini izhar ve teflhir istemesi ve onlarla kemalâtn ta-
rif etmek ve bildirmek istemesine mukabil, en azamî bir
surette teflhir edici ve tavsif edici ve tarif edici, yine bil-
bedahe o zattr.
Hem flu kâinatn Sânii, flu kâinat enva- acayip ve ziy-
netlerle süslendirmek suretinde yapmas ve zîfluur mah-
lûkatn seyir ve tenezzüh ve ibret ve tefekkür için ona id-
hal etmesi ve mukteza-i hikmet olarak onlara o âsâr ve
sanayiinin manalarn, kymetlerini ehl-i temafla ve tefek-
küre bildirmek istemesine mukabil, en azamî bir surette
cin ve inse, belki ruhanîlere ve melâikelere de Kurân-
Hakîm vastasyla rehberlik eden, yine bilbedahe o zattr.
Hem flu kâinatn Hâkim-i Hakîmi, flu kâinatn tahav-
vülâtndaki maksat ve gayeyi tazammun eden tlsm-
mu¤lâkn ve mevcudatn Nereden? Nereye? Ve ne ol-
duklar? olan flu üç sual-i müflkülün muammasn bir el-
çi vastasyla umum zîfluurlara açtrmak istemesine mu-
kabil, en vazh bir surette ve en azamî bir derecede ha-
kaik- Kurâniye vastasyla o tlsm açan ve o muamma-
y halleden, yine bilbedahe o zattr.
SÖZLER | 941
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ
ibret:
ders çkarma.
ins:
insan
ithal:
dahil etme, içine alma.
izhar:
gösterme, meydana çkar-
ma.
kâinat:
yaratlmfl bütün varlklar,
evren; yaratlmfl fleylerin tama-
m.
kemalât:
maddî ve manevî gü-
zellikler, mükemmellikler.
Kurân Hakîm:
her ayet ve sure-
sinde saysz hikmet ve faydalar
bulunan Kurân.
kymet:
de¤er, baha.
kymettar:
kymetli, de¤erli.
mahlûkat:
yaratlmfllar, yaratk-
lar.
maksat:
kastedilen, istenilen fley.
mana:
anlam.
mehasin:
güzellikler.
melâike:
melekler.
mevcudat:
var olan her fley.
muamma:
anlam gizli ve güç an-
lafllr söz.
mucize:
Allahn yaratt¤ ve ben-
zerini yapmaktan insanlarn âciz
kald¤ fley.
mukabil:
karfllk, muadil.
mukteza-i hakikat ve hikmet:
hakikatin ve belirli gayelere yö-
nelik olarak, faydal, yerli yerinde
olmann gere¤i.
mukteza-i hikmet:
kâinattaki ve
yaratlfltaki lâhî gaye gere¤i.
rehber:
yol gösteren, klavuz.
ruhanî:
ruh ile ilgili.
sanayi:
sanatlar, hünerler, usta-
lklar.
Sâni:
her fleyi sanatl olarak yara-
tan Allah.
saray- âlem:
kâinat saray.
seyir:
yürüyüfl, gezinti.
sual-i müflkül:
zor soru.
suret:
flekil, biçim, tarz.
flaflaa:
parlaklk, gösterifl.
tahavvülât:
de¤iflmeler.
tavsif:
vasflandrma, niteleme,
bir fleyin iç yüzünü ve özellikleri-
ni anlatma.
tazammun:
ihtiva etme, içine al-
ma.
tefekkür:
zihni faaliyet gösterme,
düflünme.
tenezzüh:
gezinti.
teflhir:
gösterme, sergileme.
tlsm:
herkesin bilip çözemedi¤i
gizli sr.
tlsm- mu¤lâk:
anlafllmas güç
olan gizli sr.
umum:
bütün.
vasta:
arac, el.
vazh:
açk.
zat:
flahs, fert, kifli; Hz. Muham-
med.
zîfluur:
fluur sahibi, bilinçli.
ziynet:
süs.
âsâr:
eserler, izler, niflanlar.
âyine:
ayna, mirat.
âyinedar:
ayna olan.
azamî:
en fazla, en çok.
bilbedahe:
apaçk bir flekilde.
cevahir:
cevherler, kymetli
fleyler.
cin:
gözle görünmez, lâtif ci-
simlerden ibaret bir yaratk.
ehli temafla ve tefekkür:
ib-
retle seyredip düflünenler.
elçi:
peygamber.
enva- acayip:
hayret verici
çeflitler, türler.
gaye:
maksat, hedef.
gayet:
çok, son derece.
Hakaik-i Kurâniye:
Kurân
hakikatleri, do¤rular.
Hâkim-i Hakîm:
her fleyi bir
maksatla uygun ve hikmetle
yaratan, her fleyi hükmü al-
tnda tutup adaletle yöneten.
hall:
çözme.
hazine-i gaybiye:
görünme-
yen hazine.
hüsnünün letaifi:
güzelli¤inin
incelikleri.