farz ediyoruz ki; o saatte on i¤ne var. Birisi saatleri gös-
terir. Biri de, ondan altmfl defa daha genifl bir dairede
dakikay sayar. Birisi altmfl defa daha genifl bir daire
içinde saniyeleri, di¤eri yine altmfl defa daha genifl bir
dairede saliseleri, ve hakeza rabialar, hamiseleri, sadise,
sabia, samine, tasia, tâ aflireleri sayacak gayet munta-
zam, azîm bir dairede birer ibre farz ediyoruz. Faraza,
saati sayan ibrenin dairesi küçük saatimiz kadar olsa, her
hâlde aflireleri sayan ibrenin dairesi arzn medar- sene-
vîsi kadar, belki daha fazla olmak lâzm gelir.
fiimdi iki flahs farz ediyoruz. Biri, saati sayan ibreye
binmifl gibi, o ibrenin harekâtna göre temafla ediyor. Di-
¤eri, aflireleri sayan ibreye binmifl. Bu iki flahsn bir za-
man- vahitte müflahede ettikleri eflya, saatimizle arzn
medar- senevîsi nispeti gibi, meflhudatça pek çok fark-
lar vardr. flte, zaman, çünkü, harekâtn bir rengi, bir
levni, yahut bir fleridi hükmünde oldu¤undan, harekâtta
cari olan bir hüküm, zamanda dahi caridir.
flte, bir saatte meflhudatmz, bir saatin saati sayan ib-
resine binen zîfluur flahsn meflhudat kadar oldu¤u ve ha-
kikat-i ömrü de o kadar oldu¤u hâlde; aflire ibresine bi-
nen flahs gibi, ayn zamanda, o muayyen saatte Resul-i
Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, burak- tevfik-i lâhîye bi-
ner, berk gibi, bütün daire-i mümkinat katedip, acaib-i
mülk ve melekûtu görüp, daire-i vücup noktasna çkp,
sohbete müflerref olup, rüyet-i cemal-i lâhîye mazhar
olarak, ferman alp vazifesine dönebilir ve dönmüfl ve
öyledir.
SÖZLER | 931
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ
isimleri ve sfatlar gibi.
faraza:
farz edelim ki, öyle saya-
lm ki.
farz etmek:
kabul etmek, var
saymak.
ferman:
emir, buyruk.
gayet:
son derece, çok.
hakeza:
böyle, bunun gibi, yine
öyle.
hakikat- ömrü:
gerçek zaman,
süresi.
hamise:
rabiann altmflta biri.
harekât:
hareketler.
hükmünde:
gibi; yerinde, de¤e-
rinde.
hüküm:
karar, emir, kanun.
ibre:
ölçü aletlerinde i¤ne fleklin-
deki ince gösterge.
levn:
renk.
mazhar olmak:
ulaflmak; fleref-
lenmek.
medar- senevî:
dünyamzn gü-
nefl etrafnda bir senede döndü-
¤ü yörünge.
meflhudat:
görülenler, seyredi-
lenler.
muayyen:
belirli, belirlenmifl.
muntazam:
düzenli.
müflahede:
flahit olma, görme,
seyretme.
müflerref olma:
flereflenme,
onurlanma.
nispet:
ölçü, oran.
rabia:
saatteki salisenin altmflta
biri.
Resul-ü Ekrem:
Allahn ikramna
mazhar olmufl, cömert Peygam-
ber, Hz. Muhammed.
rüyet-i cemal-i lâhiye:
Cenab-
Hakkn cemalinin, güzelli¤inin gö-
rülmesi.
sabia:
sadisenin altmflta biri.
sadise:
hamisenin altmflta biri.
salise:
üçüncü. saniyenin altmfl-
ta biri.
samine:
sabiann altmflta biri.
flerit:
zincir, hâlât.
tasia:
saminenin altmflta biri.
temafla:
hayretle ve dikkatle
seyretme bakma.
vazife:
görev.
zaman- vahit:
bir zaman.
zîfluur:
fluur sahibi, bilinçli.
acaib-i mülk ve melekût:
görünen ve görünmeyen
âlemlerdeki hayret veren
fleyler.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
arz:
yeryüzü , dünya.
aflire:
onuncu, tasiann alt-
mflta biri.
afliren:
onuncu olarak, onun-
cu derecede.
azîm:
büyük.
berk:
flimflek.
burak- tevfik-i lâhiye:
Ce-
nab- Hakkn yardmyla gi-
den süratli binek.
cari:
geçerli.
daire-i mümkinat:
kâinat,
bütün yaratlmfllarn içinde
bulundu¤u daire.
daire-i vücup:
hiçbir zaman
de¤iflmeyen ve mümkinattan
olmayan âlemler, Allahn