saray- âlemindeki ayat- tekviniyesine bir müfessir gibi,
çok vazifeler ile tavzif etsin. mucizat niflanlaryla imtiya-
zn göstersin. Kurân gibi bir ferman ile, o flahs, Zat-
Zülcelâlin has ve sadk bir tercüman oldu¤unu bildirsin.
flte, miracn pek çok hikmetlerinden, flu temsil dürbü-
nüyle, bir ikisini numune olarak gösterdik; sairlerini k-
yas edebilirsin.
kinci temsil
: Nasl ki bir zat- zîfünun, muciznüma
bir kitab telif edip yazsaöyle bir kitap ki, her sahifesin-
de yüz kitap kadar hakaik, her satrnda yüz sahife kadar
lâtif manalar, her bir kelimesinde yüz satr kadar hakikat-
ler, her harfinde yüz kelime kadar manalar bulunsabü-
tün o kitabn maani ve hakaikleri, o kâtib-i muciznüma-
nn kemalât- maneviyesine baksa, iflaret etse; elbette
öyle bitmez bir hazineyi kapal brakp abes etmez. Her
hâlde o kitab, bazlara ders verecek. Tâ o kymettar ki-
tap manasz kalp, beyhude olmasn. Onun gizli kemalâ-
t zahir olup, kemalini bulsun ve cemal-i manevîsi görün-
sün. O da, sevinsin ve sevdirsin. Hem o acip kitab bü-
tün maanisiyle, hakaikyla ders verecek birisini, en birin-
ci sahifeden tâ nihayete kadar üstünde ders vere vere ge-
çirecektir.
Aynen öyle de, Nakkafl- Ezelî, flu kâinat, kemalâtn
ve cemalini ve hakaik- esmasn göstermek için, öyle bir
tarzda yazmfltr ki; bütün mevcudat, hadsiz cihetlerle ni-
hayetsiz kemalâtn ve esma ve sfâtn bildirir, ifade eder.
Elbette bir kitabn manas bilinmezse hiçe sukut eder.
SÖZLER | 937
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ
kemalât- manevîye:
manevî fa-
ziletler, mükemmellikler.
kyas etmek:
karfllafltrma.
kymettar:
de¤erli, kymetli.
lâtif:
hofl, güzel, ince.
maani:
manalar, anlamlar.
mana:
anlam, yorum.
manasz:
anlamsz.
mevcudat:
varlklar, var olan her
fley.
Miraç:
Peygamber Efendimizin
Cenab- Hakkn huzuruna ruhen,
cismen, hâlen çkmas mucizesi.
mucizat:
mucizeler, yalnz pey-
gamberlerin gösterebilecekleri
büyük harika ifller.
muciznüma:
mucizeli, mucize
gösteren.
müfessir:
tefsir eden, açklayan,
Kurân- Kerîmin metnini tefsir,
flerh ve izah eden slâm âlimi.
Nakkafl- Ezelî:
ezelî nakkafl, var-
l¤nn bafllangc olmayan bütün
varlklar en güzel flekilde iflleyen,
yaratan Allah.
nihayet:
son, bitim.
nihayetsiz:
sonsuz.
niflan:
iz, eser, belirti.
numune:
örnek, misal.
sadk:
gerçek, do¤ru.
sahife:
sayfa.
sair:
di¤er, baflka.
saray- âlem:
kâinat saray.
sukut etme:
düflme, de¤erini yi-
tirme.
sfât:
nitelik, vasf.
tarz:
flekil, biçim.
tavzif:
vazifelendirme, görevlen-
dirme.
telif etmek:
kitap yazmak, eser
ortaya koymak.
temsil:
benzetme, örnek.
tercüman:
tercüme eden, çevi-
ren, ifade eden.
vazife:
görev, memuriyet.
zahir:
görünen, açk, belli.
zat- zîfünun:
çok sayda fenleri
bilen zat.
Zat- Zülcelâl:
celâl ve büyüklük
sahibi zat, Allah.
abes:
bofl, manasz, lüzumsuz
ve gayesiz ifl.
acip:
hayret veren, hayrette
brakan.
ayat- tekviniye:
Allahn var-
l¤n, birli¤ini gösteren ve de-
lil olan varlklar.
beyhude:
bofluna, gereksiz.
cemal:
güzellik, Cenab- Hak-
kn lütuf ve ihsan ile tecellisi.
cemal-i manevî:
manevî gü-
zellik.
cihetler:
yönler, taraflar.
esma:
adlar, isimler.
ferman:
emir, buyruk.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakaik:
hakikatler, do¤rular,
gerçekler.
hakaik-i esma:
Cenab- Hak-
kn isimlerinin hakikatleri.
hakikat:
gerçek, do¤rular,
gerçekler.
has:
özel, seçkin, ileri gelen.
hikmet:
kâinattaki ve yarat-
lfltaki lâhî gaye, gizli maksat
ve fayda.
imtiyaz:
fark, ayrcalk, üs-
tünlük.
kâinat:
bütün varlklar, evren.
kâtib-i muciznüma:
mucize
gösteren yazc.
kemal:
olgunluk, mükem-
mellik, kusursuzluk.
kemalât:
faziletler, iyilikler,
mükemmellikler.