Sözler - page 945

humsunun nazar›n› kendine hasreden ve mehasin-i ma-
neviyesi ile âlemi ya nazar-› muhabbet veya hayretle
kendine bakt›ran meyve ise zat-› Muhammediye Aleyhis-
salâtü Vesselâmd›r; elbette, kâinat›n teflekkülüne çekir-
dek olan nur, onun zat›nda cismini giyerek, en ahir bir
meyve suretinde görünecektir.
Ey müstemi! fiu acip kâinat-› azîme, bir insan›n cüz’î
mahiyetinden halk olunmas›n› istib’at etme! Bir nevi
âlem gibi olan muazzam çam a¤ac›n›, bu¤day tanesi ka-
dar bir çekirdekten halk eden Kadîr-i Zülcelâl, flu kâinat›
nur-u Muhammedîden (aleyhissalâtü vesselâm) nas›l halk
etmesin veya edemesin? ‹flte flecere-i kâinat, flecere-i Tu-
ba gibi, gövdesi ve kökü yukar›da, dallar› afla¤›da oldu¤u
için, afla¤›daki meyve makam›ndan, tâ çekirdek-i aslî
makam›na kadar, nuranî bir hayt-› münasebet var. ‹flte
Miraç, o hayt-› münasebetin g›laf› ve suretidir ki, Zat-›
Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, o yolu açm›fl; velâye-
tiyle gitmifl, risaletiyle dönmüfl ve kap›y› da aç›k b›rak-
m›fl. Arkas›ndaki evliya-i ümmeti, ruh ve kalp ile o cad-
de-i nuranîde, mirac-› Nebevînin gölgesinde seyrüsülûk
edip istidatlar›na göre makamat-› âliyeye ç›k›yorlar.
Hem, sab›kan ispat edildi¤i üzere, flu kâinat›n Sânii,
birinci iflkâlin cevab›nda gösterilen makas›d için, flu kâ-
inat› bir saray suretinde yapm›fl ve tezyin etmifltir. O ma-
kas›d›n medar›, zat-› Ahmediye (a.s.m.) oldu¤u için, kâ-
inattan evvel Sâni-i Kâinat’›n nazar-› inayetinde olmas›
ve en evvel tecellisine mazhar olmak lâz›m geliyor. Çün-
kü, bir fleyin neticesi, semeresi evvel düflünülür.
SÖZLER | 945
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
Allah.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, evren, bütün âlemler,
varl›klar.
kâinat-› azîme:
büyük kâinat.
mahiyet:
nitelik, özellik.
makam:
mevki, de¤er.
makamat-› âliye:
yüksek ma-
kamlar.
makas›d:
maksatlar, gayeler.
mazhar:
görünme ve yans›ma
yeri.
medar:
dayanak noktas›, sebep,
vesile.
mehasin-i manevîye:
manevî
güzellikler.
Mirac-› Nebevî:
Peygamber Efen-
dimizin, Cenab-› Hakk›n huzuruna
ruhen, cismen, hâlen ç›kmas›
mu’cizesi.
Miraç:
Peygamber Efendimizin,
Cenab-› Hakk›n huzuruna ruhen,
cismen, hâlen ç›kmas› mu’cizesi.
muazzam:
çok büyük
münasebet:
iki fley aras›ndaki
uygunluk, ilgi, yak›nl›k.
müstemi:
dinleyici.
nazar:
bakma, bak›fl.
nazar-› inayet:
yard›m ve koru-
ma bak›fl›.
nazar-› muhabbet:
sevgi bak›fl›.
nevi:
çeflit.
nur:
ayd›nl›k.
nuranî:
nurlu.
nur-u Muhammedî:
Hz. Muham-
med’in nuru.
risalet:
elçilik, peygamberlik.
ruh:
manevî varl›k, insan›n öz
benli¤i.
sab›kan:
evvelce.
Sâni:
bütün âlemlerin yarat›c›s›,
yap›c›s› olan Allah.
Sâni-i kâinat:
bütün âlemlerin
yarat›c›s› olan Allah.
semere:
meyve.
seyrüsülûk:
manevî ve ruhî yol-
culuk.
suret:
biçim, görünüfl, flekil.
flecere-i kâinat:
kâinat a¤ac›.
flecere-i Tuba:
Cennetteki Tuba
a¤ac›.
tecelli:
yans›ma, görünme.
teflekkül:
meydana gelme, olu-
flum.
tezyin:
süsleme, ziynetlendirme.
velâyet:
velîlik, ermifllik.
zat:
Hz. Muhammed.
zat-› Ahmediye:
Hz. Peygambe-
rin zat›, kiflili¤i.
Zat-› Muhammediye:
Hz. Mu-
hammed’in zat›.
acip:
hayret veren.
ahir:
son.
âlem:
dünya, cihan, bütün
yarat›lm›fllar.
aleyhissalâtü vesselâm:
“sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.”
cadde-i nuranî:
nurlu cadde.
cüz’î:
az, pek az.
çekirdek-i aslî:
as›l çekirdek.
evliya-i ümmet:
‹slâm üm-
meti içinde velîlik derecesine
ç›kanlar.
g›laf:
k›l›f.
halk:
yaratma, yarat›fl.
hasretmek:
özgü k›lmak.
hayt- münasebet:
irtibat,
ba¤lant› ipi.
hums:
beflte bir.
istib’at:
uzak görme.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
iflkâl:
güçlük, zorluk.
Kadîr-i Zülcelâl:
büyüklük sa-
hibi ve her fleye gücü yeten
1...,935,936,937,938,939,940,941,942,943,944 946,947,948,949,950,951,952,953,954,955,...1482
Powered by FlippingBook