kemal-i manevîsini iki vecihle müflahede etsin:
Bir veçhi
bizzat nazar- dekaikaflinasyla görsün,
di¤eri
gayrin na-
zaryla baksn. Ve flu hikmete binaen, elbette cesim,
muhteflem, genifl bir saray yapmaya bafllar. fiahane bir
surette dairelere, menzillere taksim eder. Hazinelerinin
türlü türlü murassaatyla süslendirip, kendi dest-i sanat-
nn en güzel, en lâtif sanatlaryla ziynetlendirir. Fünun ve
hikmetinin en incelikleriyle tanzim eder. Ve ulûmunun
âsâr- mucizekârâneleriyle donatr, tekmil eder.
Sonra, nimetlerinin çeflitleriyle, taamlarnn lezizleriy-
le her taifeye lâyk sofralar serer, bir ziyafet-i amme ih-
zar eder.
Sonra, raiyetine kendi kemalâtn göstermek için, on-
lar seyre ve ziyafete davet eder.
Sonra, birisini yaver-i ekrem yapar, afla¤daki tabakat
ve menzillerden yukarya davet eder; daireden daireye,
üst üstteki tabakalarda gezdirir. O acip sanatnn makine-
lerini ve tezgâhlarn ve afla¤dan gelen mahsulâtn mah-
zenlerini göstere göstere, tâ daire-i hususiyesine kadar
getirir. Bütün o kemalâtnn madeni olan mübarek zatn
ona göstermekle ve huzuruyla onu müflerref eder. Kas-
rn hakaikn ve kendi kemalâtn ona bildirir. Seyircilere
rehber tayin eder, gönderir; tâ o sarayn sâniini, o sara-
yn müfltemilâtyla, nukufluyla, acaibiyle, ahaliye tarif et-
sin ve sarayn nakfllarndaki rumuzunu bildirip ve içinde-
ki sanatlarnn iflaretlerini ö¤retip, Derunundaki manzum
murassalar ve mevzun nukufl nedir? Ve saray sahibinin
kemalâtn ve hünerlerini nasl gösterirler? o saraya
SÖZLER | 935
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ
ler.
mahzen:
hazineler, depolar.
manzum:
tanzim edilmifl, düzen-
lenmifl.
menzil:
yer, bölüm, oda.
mevzun:
ölçülü, düzgün.
murassa:
kymetli fleylerle süs-
lenmifl, bezenmifl.
murassaat:
süslenmifl fleyler.
mübarek:
feyizli, bereketli, hayr-
l.
müflahede:
görme, seyretme, fla-
hit olma.
müflerref:
flereflendirilmifl, yücel-
tilmifl.
müfltemilât:
bir fleyin içerdi¤i bö-
lümler, eklentiler.
nakfl:
resim, iflleme.
nazar:
görüfl, bakfl.
nazar- dekaikaflina:
incelikleri
bilen ve gören bakfl.
nimet:
rzk, iyilik, ihsan, ba¤fl.
nukufl:
nakfllar, resimler, iflleme-
ler.
raiyet:
halk, vatandafl, idare edi-
lenler.
rehber:
yol gösteren, klavuz, de-
lil.
rumuz:
remizler, iflaretler.
Sâni:
yapan, her fleyi sanatl ola-
rak yaratan Allah.
seyir:
yürüyüfl, gezinti.
suret:
flekil, biçim, görünüfl.
taam:
yemek.
tabaka:
kat, bölüm.
tabakat:
tabakalar.
taife:
topluluk, bölük, takm.
taksim:
bölme, parçalara ayrma.
tanzim:
sralama, düzenleme.
tayin etme:
vazifelendirme, ata-
ma.
tekmil:
mükemmellefltirme, ek-
siklerini tamamlama.
tezgâh:
üretim aleti.
ulûm:
ilimler.
vecih:
yön, taraf.
yaver-i ekrem:
sultann en de-
¤erli, en cömert hizmetkâr.
zat:
kifli, flahs.
ziyafet:
yemekli davet.
ziyafet-i amme:
herkesin davetli
oldu¤u bir ziyafet.
ziynet:
süs, bezek.
acayip:
hayret verici fleyler,
dikkat çeken.
acip:
hayret veren, dikkat çe-
ken.
ahali:
halk.
asar- mucizekârâne:
muci-
ze sahibi sanatkâra yakflan
eserler.
binaen:
-den dolay, -den
ötürü.
bizzat:
kendisi, flahsen.
cesim:
iri, büyük, kocaman.
daire-i hususî:
özel alan, flah-
sî daire.
davet:
ça¤rma, ça¤r.
derun:
iç, içerik, dahil.
dest-i sanat:
sanat eli.
fünun:
fenler, bilimler.
gayr:
baflka, di¤er.
hakaik:
hakikatler, do¤rular,
gerçekler.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal ve yerli yerinde
olufl; gizli, kâinattaki ve yara-
tlfltaki lâhî gaye.
huzur:
yan, kat.
hüner:
bilgi, beceri.
ihzar:
hazrlama.
kasr:
saray.
kemalât:
faziletler, iyilikler,
mükemmellikler.
kemalâtn madeni:
mükem-
melliklerin kayna¤.
kemal-i manevî:
manevî ve
ruhî olgunluk, mükemmellik.
lâtif:
hofl, güzel, nazik, narin.
lâyk:
uygun, yaraflr.
leziz:
lezzetli, tatl.
mahsulât:
elde edilen ürün-