Bahusus, böyle her bir harfi binler manay tazammun
eden bir kitap, sukut edemez ve ettirilmez. Öyle ise, o ki-
tab yazan, elbette onu bildirecektir, her taifesinin istida-
dna göre, bir ksmn anlattracaktr. Hem, umumunu en
âmm nazarl, en küllî fluurlu, en mümtaz istidatl bir fer-
de ders verecektir. Öyle bir kitabn umumunu ve küllî ha-
kaikn ders vermek için, gayet yüksek bir seyrüsülûk et-
tirmek hikmeten lâzmdr. Yani, birinci sahifesi olan ta-
bakat- kesretin en nihayetinden tut, tâ münteha sahife-
si olan daire-i ehadiyete kadar bir seyeran ettirmek lâzm
geliyor. flte flu temsil ile, miracn ulvî hikmetlerine bir de-
rece bakabilirsin.
fiimdi, makam- istimada olan mülhide bakp, kalbini
dinleyece¤iz; ne hale girdi¤ini görece¤iz.
flte, hatra geliyor ki:
Onun kalbi diyor, Ben inan-
maya baflladm. Fakat iyi anlayamyorum. Üç mühim
müflkülüm daha var:
Birincisi
: fiu mirac- azîm, niçin Muhammed-i Arabî
Aleyhissalâtü Vesselâma mahsustur?
kincisi
: O zat, nasl flu kâinatn çekirde¤idir? Dersi-
niz, Kâinat, onun nurundan halk olunmufl. Hem, kâina-
tn en ahir ve en münevver meyvesidir. Bu ne demek-
tir?
Üçüncüsü
: Sabk beyanatnzda diyorsunuz ki,
Âlem-i ulvîye çkmak, flu âlem-i arziyedeki âsârlarn ma-
kinelerini, tezgâhlarn ve netaicinin mahzenlerini gör-
mek için uruç etmifltir. Ne demektir?
ahir:
son, sonraki.
âlem-i arziye:
dünya, yeryüzü.
âlem-i ulviye:
yüce, yüksek
âlem.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
âmm:
umumî, genel.
âsâr:
sanat eserleri.
azîm:
büyük, yüce.
bahusus:
özellikle, bilhassa.
daire-i ehadiyet:
birlik dairesi,
Allahn Miraçta her bir varlkta
birli¤inin tecellilerini göstererek
Peygamberimizi ulafltrd¤ ve gö-
rüfltü¤ü daire.
fert:
flahs, kifli.
gayet:
pek çok, son derece.
hakaik:
hakikatler, do¤rular, ger-
çekler.
halk olunmak:
yaratlmak.
hatr:
akl, zihin, fikir.
hikmet:
lâhî gaye, fayda, amaç.
hikmeten:
hikmetçe, gaye ve
fayda bakmndan.
istidat:
kabiliyet, kapasite, yete-
nek.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam.
küllî:
genel, kapsaml, bütüne ait
lâzm:
gerek, gerekli.
mahzen:
depo.
makam- istima:
dinleme konu-
mu, dinleyici.
mana:
anlam.
Miraç:
peygamber efendimizin,
Cenab- Hakkn huzuruna ruhen,
cismen, hâlen çkmas mucizesi.
Muhammed-i Arabî:
aslen Arap
olan Peygamberimiz.
mülhit:
dinsiz.
mümtaz:
ayrcalkl, üstün tu-
tulmufl, seçkin.
münevver:
nurlanmfl, nurlu.
münteha:
en son nokta.
müflkül:
zor, güç; anlafllmas
zor mesele.
nazar:
bakfl, görüfl.
netaiç:
neticeler, sonuçlar.
nihayet:
son.
nur:
aydnlk, flk.
sabk beyanat:
önceki açkla-
malar.
seyeran:
seyahat, gezinti.
seyrüsülûk:
Cenab- Hakka
ermek için çklan manevî ,
ruhî yolculuk.
sukut:
düflme, de¤erini yitir-
me.
fluur:
anlayfl, idrak, bilinç.
tabakat- kesret:
çokluk ta-
bakalar, saysz varlklardan
oluflan tabaka.
taife:
bölük, takm, topluluk.
tazammun etme:
içermek,
içine alma.
temsil:
benzetme, örnek.
tezgâh:
üretim aleti.
ulvî:
yüksek, yüce.
umum:
bütün.
uruç:
yukar çkma, yüksel-
me.
zat:
flahs, fert.
938 | SÖZLER
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ