Hem hatra gelir ki
: Ey mülhit! Sen dersin, Bin müfl-
külât ile tayyare vastasyla ancak bir iki kilometre yuka-
rya çklabilir. Nasl, bir insan cismiyle binler sene mesa-
feyi birkaç dakika zarfnda kateder, gider, gelir?
Biz de deriz ki
: Arz gibi a¤r bir cisim, fenninizce, ha-
reket-i seneviyesiyle bir dakikada takriben yüz seksen se-
kiz saat mesafeyi keser, takriben yirmi befl bin senelik
mesafeyi bir senede katediyor. Acaba, flu muntazam ha-
rekât ona yaptran ve bir sapan tafl gibi döndüren bir
Kadîr-i Zülcelâl, bir insan Arfla getiremez mi? fiemsin
cazibesi denilen bir kanun-u Rabbanî ile Mevlevî gibi et-
rafnda pek a¤r olan cism-i arz gezdiren bir hikmet, ca-
zibe-i rahmet-i Rahman ile ve incizab- muhabbet-i
fiems-i Ezel ile, bir cism-i insan, berk gibi, Arfl- Rah-
mana çkaramaz m?
Yine hatra gelir ki
: Diyorsun, Haydi, çkabilir. Niçin
çkmfl? Ne lüzumu var? Velîler gibi ruh ve kalbi ile gitse
yeter.
Biz de deriz ki
: Madem Sâni-i Zülcelâl, mülk ve mele-
kûtundaki ayat- acibesini göstermek ve flu âlemin tezgâh
ve menbalarn temafla ettirmek ve amal-i befleriyenin
netaic-i uhreviyesini irae etmek istemifl; elbette âlem-i
mubsratn anahtar hükmünde olan gözünü ve mesmu-
at âlemindeki ayat temafla eden kula¤n, Arfla kadar be-
raber almas lâzm geldi¤i gibi, ruhunun hadsiz vezaife
medar olan alât ve cihazatnn makinesi hükmünde olan
cism-i mübare¤ini dahi tâ Arfla kadar beraber almas
SÖZLER | 929
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
harekât:
hareketler.
hareket-i seneviye:
dünyann
günefl etrafndaki bir senelik dö-
nüflü.
hatr:
zihin, fikir, akl.
hikmet:
belirli gayelere yönelik,
faydal ve yerli yerinde olufl.
hükmünde:
gibi; yerinde, de¤e-
rinde.
incizab- muhabbet-i fiems-i
Ezel:
ezel günefli olan Cenab- Al-
lahn sevgisinin çekicili¤i, cazibe-
si.
irae etmek:
göstermek.
Kadîr-i Zülcelâl:
büyüklük sahibi
ve her fleye gücü yeten Allah.
kanun-u Rabbanî:
Allahn kanu-
nu.
katetmek:
aflmak, geçmek, yol
almak.
lâzm:
gerekli.
medar:
yardmc, dayanak nokta-
s, sebep, vesile.
melekût:
göremedi¤imiz ahiret
âlemleri.
menba:
kaynak, her hangi bir fle-
yin çkt¤ yer.
mesmuat:
duyulanlar, iflitilenler.
Mevlevî:
Mevlevî tarikatine men-
sup kimse.
muntazam:
düzenli, intizaml.
mülhit:
dinsiz.
mülk:
gördü¤ümüz maddî ve cis-
manî âlem, kâinat.
müflkülât:
zorluklar, güçlükler.
netaic-i uhreviye:
ahiretteki so-
nuçlar, neticeler.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
flems:
günefl.
takriben:
tahminen, yaklaflk ola-
rak.
tayyare:
uçak.
temafla:
hayretle ve dikkatle
seyretme bakma.
tezgâh:
bir fleyin üretildi¤i yer,
alet.
vasta:
arac, araç.
velî:
Allahn sevgisine, himayesi-
ne kavuflmufl, ermifl kimseler, Al-
lah dostu, evliya.
vezaif:
vazifeler, ifller, görev.
zarfnda:
içinde.
alât:
aletler.
âlem:
dünya, kâinat.
âlem-i mubsrat:
görünen
varlklar dünyas.
amal-i befleriye:
insanlarn
amelleri, iflleri.
arfl:
gö¤ün en yüksek kat,
yüksekli¤i sebebiyle bütün
cisimleri içine alan ve Allahn
kudret ve hükmüyle ihtiva
etti¤i fley.
arfl:
sema, gö¤ün en yüksek
kat.
Arfl- Rahman:
Rahman arfl,
bütün yaratlmfllar flefkat ve
merhametle besleyen, büyü-
ten Rahman isminin tasarruf
dairesi, makam.
arz:
yer, dünya.
ayat:
ayetler, deliller.
ayat- acibe:
Allahn varlk ve
birli¤ine iflaret eden deliller.
berk:
flimflek.
cazibe:
cezp edicilik, çekim.
cazibe-i Rahmet-i Rahman:
Rahmeti her fleyi kuflatan Al-
lahn affnn, merhametinin
çekicili¤i.
cihazat:
cihazlar, maddî-ma-
nevî organlar.
cism-i arz:
dünyann kütlesi.
cism-i insan:
insan bedeni.
cism-i mübarek:
mübarek
beden, Hz. Muhammedin
mübarek bedeni, vücudu.
fennî:
fen ilmine göre.