Hem madem bu kadar gösterdi¤i âsâr- lütuf ve mer-
hamet ve garaib-i sanat ile zîfluura kendini tanttrmak ve
sevdirmek ister; elbette zîfluurlardan arzularn ve onlar-
daki marziyat ne oldu¤unu bir mübelli¤ vastasyla bildi-
recektir.
Öyle ise, zîfluurlardan birisini tayin edip onun ile o ru-
bubiyetini ilân edecektir. Ve sevdi¤i sanatlarn teflhir
için, bir dellâl kurb-u huzuruna müflerref edip teflhire va-
sta edecektir. Ve o ulvî makasdn sair zîfluurlara bildir-
mekle kemalâtn izhar etmek için, birisini muallim tayin
edecektir. Ve flu kâinatta derç etti¤i tlsm ve flu mevcu-
datta gizledi¤i muamma-i rububiyeti manasz kalmamak
için, her hâlde bir rehber tayin edecektir. Ve gösterdi¤i
ve enzarn temaflasna neflretti¤i mehasin-i sanat fayda-
sz ve abes kalmamak için, onlardaki makasd ders vere-
cek bir rehber tayin edecektir. Hem marziyatn zîfluurla-
ra tebli¤ etmek için, birisini bütün zîfluurlarn fevkinde bir
makama çkaracak ve marziyatn ona bildirecek, onlara
gönderecektir.
Madem hakikat ve hikmet böyle iktiza ediyor. Ve flu
vezaife en elyak Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Ves-
selâmdr. Çünkü, bilfiil, en mükemmel bir surette o vazi-
feleri yapmfltr. Teflkil etti¤i âlem-i slâm ve gösterdi¤i
nur-u slâmiyet bir flahid-i âdil ve sadktr. Öyle ise, o zat,
do¤rudan do¤ruya bütün kâinatn fevkine çkp, bütün
mevcudattan geçip, bir makama girmek lâzmdr ki, bü-
tün mahlûkatn Hâlk ile umumî, ulvî, küllî bir sohbet et-
sin. flte, Miraç dahi bu hakikati ifade ediyor.
abes:
bofl, saçma.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, dünya-
s.
asar- lütuf:
iyilik ve ba¤fl eserle-
ri.
bilfiil:
bizzat kendi çalflmas ile
yaparak.
dellâl:
ilân edici, hakka davet
eden, tantc.
derç:
içine koyma, yerlefltirme.
elyak:
en lâyk.
enzar:
bakfllar, nazar etmeler.
fevkinde:
üstünde, yüksek dere-
cede.
fevkine çkmak:
üstüne çkmak.
garaib-i sanat:
sanattaki hayret
veren, flaflrtan incelikler.
hakikat:
gerçek, bir fleyin asl ve
esas.
Hâlk:
yoktan yaratan, her fleyi
yoktan var eden, yaratc; Allah.
hikmet:
kâinattaki ve yaratlflta-
ki lâhî gaye.
iktiza etme:
gerektirme.
izhar:
gösterme, ortaya çkarma.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ol-
gunluklar.
kurb-u huzur:
kendi huzuru, ya-
n.
küllî:
bütün ile ilgili, bütüne ait,
umumî.
lütuf:
güzellik, iyilik, ba¤fl.
mahlûkat:
yaratlmfllar, yaratk-
lar.
makam:
yer, memuriyet mevkii.
makasd:
maksatlar, gayeler,
amaçlar.
marziyat:
Allahn rzasn kazan-
dracak hâl ve hareketler.
mehasin-i sanat:
sanat güzellik-
leri.
merhamet:
acmak, flefkat gös-
termek, korumak.
mevcudat:
varlklar, var olan her
fley, kâinat.
Miraç:
Peygamber Efendimizin
Cenab- Hakkn huzuruna ruhen,
cismen, hâlen çkmas mucizesi.
muallim:
ders veren, ö¤reten, ö¤-
retici.
muamma-i rububiyet:
lâhî ter-
biye, Allahn yaratt¤ bütün var-
lklarn ihtiyaçlarn gidermesi, ye-
tifltirmesi onlar sevk ve idare
edip hâkimiyeti altnda bulundur-
masnn srlar.
mübelli¤:
tebli¤ eden, haber ve-
ren, bildiren.
müflerref etme:
flereflendirme,
onurlandrma.
neflretmek:
yaymak.
nur-u slâmiyet:
slâm dininin
aydnl¤, fl¤.
rehber:
yol gösteren, klavuz, de-
lil.
rububiyet:
lâhî terbiye , Al-
lahn, yaratt¤ bütün varlk-
larn ihtiyaçlarn gidermesi,
yetifltirmesi onlar sevk ve
idare edip hâkimiyeti altnda
bulundurmas.
suret:
biçim, flekil.
flahid-i adil ve sadk:
adaletli
ve do¤ru sözlü flahit.
tayin etme:
belirleme, ata-
ma; görevlendirme.
tebli¤:
ulafltrmak, bildirmek.
temafla:
bakma, hayretle ve
dikkatle bakma.
teflhir:
gösterme, sergileme,
ilân etme.
teflkil etmek:
meydana getir-
me, oluflturmak.
tlsm:
herkesin bilip çözeme-
di¤i gizli sr.
ulvî:
yüksek, yüce.
umumî:
genele ait, herkesle
alâkal.
vasta:
arac.
vezaif:
vazifeler, ifller.
zîfluur:
fluur sahibi, bilinçli.
924 | SÖZLER
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ