Sözler - page 924

Hem madem bu kadar gösterdi¤i âsâr-› lütuf ve mer-
hamet ve garaib-i sanat ile zîfluura kendini tan›tt›rmak ve
sevdirmek ister; elbette zîfluurlardan arzular›n› ve onlar-
daki marziyat› ne oldu¤unu bir mübelli¤ vas›tas›yla bildi-
recektir.
Öyle ise, zîfluurlardan birisini tayin edip onun ile o ru-
bubiyetini ilân edecektir. Ve sevdi¤i sanatlar›n› teflhir
için, bir dellâl› kurb-u huzuruna müflerref edip teflhire va-
s›ta edecektir. Ve o ulvî makas›d›n› sair zîfluurlara bildir-
mekle kemalât›n› izhar etmek için, birisini muallim tayin
edecektir. Ve flu kâinatta derç etti¤i t›ls›m› ve flu mevcu-
datta gizledi¤i muamma-i rububiyeti manas›z kalmamak
için, her hâlde bir rehber tayin edecektir. Ve gösterdi¤i
ve enzar›n temaflas›na neflretti¤i mehasin-i sanat fayda-
s›z ve abes kalmamak için, onlardaki makas›d› ders vere-
cek bir rehber tayin edecektir. Hem marziyat›n› zîfluurla-
ra tebli¤ etmek için, birisini bütün zîfluurlar›n fevkinde bir
makama ç›karacak ve marziyat›n› ona bildirecek, onlara
gönderecektir.
Madem hakikat ve hikmet böyle iktiza ediyor. Ve flu
vezaife en elyak Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Ves-
selâmd›r. Çünkü, bilfiil, en mükemmel bir surette o vazi-
feleri yapm›flt›r. Teflkil etti¤i âlem-i ‹slâm ve gösterdi¤i
nur-u ‹slâmiyet bir flahid-i âdil ve sad›kt›r. Öyle ise, o zat,
do¤rudan do¤ruya bütün kâinat›n fevkine ç›k›p, bütün
mevcudattan geçip, bir makama girmek lâz›md›r ki, bü-
tün mahlûkat›n Hâl›k’› ile umumî, ulvî, küllî bir sohbet et-
sin. ‹flte, Miraç dahi bu hakikati ifade ediyor.
abes:
bofl, saçma.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, dünya-
s›.
asar-› lütuf:
iyilik ve ba¤›fl eserle-
ri.
bilfiil:
bizzat kendi çal›flmas› ile
yaparak.
dellâl:
ilân edici, hakka davet
eden, tan›t›c›.
derç:
içine koyma, yerlefltirme.
elyak:
en lây›k.
enzar:
bak›fllar, nazar etmeler.
fevkinde:
üstünde, yüksek dere-
cede.
fevkine ç›kmak:
üstüne ç›kmak.
garaib-i sanat:
sanattaki hayret
veren, flafl›rtan incelikler.
hakikat:
gerçek, bir fleyin asl› ve
esas›.
Hâl›k:
yoktan yaratan, her fleyi
yoktan var eden, yarat›c›; Allah.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›l›flta-
ki ‹lâhî gaye.
iktiza etme:
gerektirme.
izhar:
gösterme, ortaya ç›karma.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ol-
gunluklar.
kurb-u huzur:
kendi huzuru, ya-
n›.
küllî:
bütün ile ilgili, bütüne ait,
umumî.
lütuf:
güzellik, iyilik, ba¤›fl.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar, yarat›k-
lar.
makam:
yer, memuriyet mevkii.
makas›d:
maksatlar, gayeler,
amaçlar.
marziyat:
Allah’›n r›zas›n› kazan-
d›racak hâl ve hareketler.
mehasin-i sanat:
sanat güzellik-
leri.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek, korumak.
mevcudat:
varl›klar, var olan her
fley, kâinat.
Miraç:
Peygamber Efendimizin
Cenab-› Hakk›n huzuruna ruhen,
cismen, hâlen ç›kmas› mu’cizesi.
muallim:
ders veren, ö¤reten, ö¤-
retici.
muamma-i rububiyet:
‹lâhî ter-
biye, Allah’›n yaratt›¤› bütün var-
l›klar›n ihtiyaçlar›n› gidermesi, ye-
tifltirmesi onlar› sevk ve idare
edip hâkimiyeti alt›nda bulundur-
mas›n›n s›rlar›.
mübelli¤:
tebli¤ eden, haber ve-
ren, bildiren.
müflerref etme:
flereflendirme,
onurland›rma.
neflretmek:
yaymak.
nur-u ‹slâmiyet:
‹slâm dininin
ayd›nl›¤›, ›fl›¤›.
rehber:
yol gösteren, k›lavuz, de-
lil.
rububiyet:
‹lâhî terbiye , Al-
lah’›n, yaratt›¤› bütün varl›k-
lar›n ihtiyaçlar›n› gidermesi,
yetifltirmesi onlar› sevk ve
idare edip hâkimiyeti alt›nda
bulundurmas›.
suret:
biçim, flekil.
flahid-i adil ve sad›k:
adaletli
ve do¤ru sözlü flahit.
tayin etme:
belirleme, ata-
ma; görevlendirme.
tebli¤:
ulaflt›rmak, bildirmek.
temafla:
bakma, hayretle ve
dikkatle bakma.
teflhir:
gösterme, sergileme,
ilân etme.
teflkil etmek:
meydana getir-
me, oluflturmak.
t›ls›m:
herkesin bilip çözeme-
di¤i gizli s›r.
ulvî:
yüksek, yüce.
umumî:
genele ait, herkesle
alâkal›.
vas›ta:
arac›.
vezaif:
vazifeler, ifller.
zîfluur:
fluur sahibi, bilinçli.
924 | SÖZLER
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
1...,914,915,916,917,918,919,920,921,922,923 925,926,927,928,929,930,931,932,933,934,...1482
Powered by FlippingBook