ve yeryüzünü sndrd¤n gibi. Hâlbuki, evvelki âyine
sahibi böyle diyemez. O âyine kayd altnda güneflin ak-
si ise, âsâr mahduttur, o kayda göredir.
flte, flems-i ezel ve ebed sultan olan Zat- Ehad ve Sa-
medin tecellisi mahiyet-i insaniyeye hadsiz meratibi ta-
zammun eden iki suretle tezahür eder:
Birincisi
: Âyine-i kalbe uzanan bir nispet-i Rabbaniye
ile bir tezahürdür ki; herkes istidadna ve tayy- meratip-
te seyrüsülûkuna esma ve sfâtn tecelliyatna nispeten
cüzî ve küllî o fiems-i Ezelînin nuruna ve sohbetine ve
münacatna mazhariyeti var. Galib-i esma ve sfâtn zlâ-
linde giden velâyetlerin derecat bu ksmdan ileri gelir.
kincisi
: nsann camiiyeti ve flecere-i kâinatn en mü-
nevver meyvesi oldu¤undan, bütün kâinatta cilveleri te-
zahür eden Esma-i Hüsnay birden âyine-i ruhunda gös-
terebilmesi cihetiyle, Cenab- Hak, tecelli-i zatyla ve Es-
ma-i Hüsnann azamî mertebede nev-i insann manen
en azam bir ferdine tecelli-i azam tezahür eder ki; bu te-
zahür ve tecelli Mirac- Ahmedî (a.s.m.) srrdr ki, onun
velâyeti risaletine mebde olur.
Velâyet ki, zllden geçer; ikinci temsilin birinci adam-
na benzer. Risalette zll yoktur, do¤rudan do¤ruya Zat-
Zülcelâlin Ehadiyetine bakar; ikinci temsilin ikinci ada-
mna benzer. Miraç ise, velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.)
keramet-i kübras, hem mertebe-i ulyas oldu¤undan, ri-
salet mertebesine inklâp etmifl. Miracn bâtn, velâyet-
tir; halktan Hakka gitmifl. Zahir-i miraç, risalettir; Hak-
tan halka geliyor. Velâyet, kurbiyet meratibinde sülûktur;
SÖZLER | 915
O
TUZ
B
RNC
S
ÖZ
sahip olma.
mebde:
bafllangç.
meratip:
mertebeler, basamak-
lar, dereceler.
mertebe-i ulya:
en yüce merte-
be.
Mirac- Ahmedî:
Resulullahn mi-
rac.
Miraç:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammedin Cenab- Hakkn huzu-
runa ruhen, cismen, hâlen çkma-
s mucizesi.
münacat:
Allaha dua etme, yal-
varma.
münevver:
nurlanmfl, nurlu.
nev-i insan:
insan cinsi.
nispeten:
nispetle, oranla.
nispet-i Rabbaniye:
Allaha olan
manevî ba¤.
risalet:
peygamberlik, elçilik.
seyrüsülûk:
Cenab- Hakka ulafl-
mak için çklan manevî ve ruhî
yolculuk.
sultan:
padiflah, hükümdar.
suret:
biçim, flekil.
sülûk:
yola girme, yol tutma, te-
rakki etme.
sfât:
nitelikler, vasflar.
sr:
gizli hakikat.
flecere-i kâinat:
kâinat a¤ac.
fiems-i Ezelî:
Ezelî günefl; varl¤-
nn bafllangc olmayan ve her fle-
yi nurlandran Cenab- Hak.
fiems-i Ezel ve Ebed:
varl¤nn
bafllangc ve sonu olmayan, her
fleyi nurlandran Allah.
tayy- meratip:
mertebe ve de-
receleri atlama, aflma.
tazammun:
içinde bulundurma,
içine alma.
tecelli:
belirme, görünme, bilin-
me.
tecelli-i azam:
en büyük görün-
tü, Cenab- Hakkn isim ve sfatla-
rnn eflyada en büyük ölçüde gö-
rünmesi.
tecelli-i zat:
Allahn zatnn tecel-
li etmesi, görünmesi.?
temsil:
benzetme, örnek.
tezahür:
belirme, görünme, orta-
ya çkma.
velâyet:
velîlik, ermifllik, Allah
dostlu¤u.
velâyet-i Ahmediye:
Peygambe-
rimizin velîli¤i.
zahir-i miraç:
miracn görünen
yüzü, dfl.
Zat- Ehad ve Samed:
tek olan ve
her fley kendisine muhtaç bulun-
du¤u hâlde kendisi hiç bir fleye
muhtaç olmayan Allah.
Zat- Zülcelâl:
celâl ve büyüklük
sahibi zat, Allah.
zlâl:
gölgeler.
zll:
gölge.
aksi:
yansmas.
âsâr:
eserler.
âyine:
ayna.
âyine-i kalp:
kalp aynas.
azam:
en büyük.
azamî:
en fazla.
bâtn:
içe ait, dahilî, gizli.
camiiyet:
çok fleylerle alâka-
llk, birçok manay ve hakika-
ti içerme.
Cenab- Hak:
Hz. Allah.
cihet:
yan, yön, taraf.
cilve:
görünme, yansma.
cüzî:
az.
derecat:
dereceler, basamak-
lar, kademeler.
ehadiyet:
Allahn her bir fley-
de birli¤inin tecelli etmesi.
esma:
adlar, isimler.
Esma-i Hüsna:
Allahn güzel
isimleri.
fert:
bir tek, flahs, kifli.
galib-i esma ve sfat:
Allahn
isimlerinin ve sfatlarnn var-
lklar üzerinde en çok tecelli
edenleri.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
Hak:
Cenab- Allah.
inklâp:
de¤iflim, dönüflüm.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kâinat:
yaratlmfl olan fleyle-
rin tamam.
keramet-i kübra:
en büyük
keramet.
kurbiyet:
yaknlk, yaknlk
kazanma.
küllî:
umumî, çok fazla.
mahdut:
snrlanmfl, snrl.
mahiyet-i insaniye:
insann
gerçek mahiyeti, iç yüzü ile
asl kimli¤i.
mazhariyet:
ulaflma, eriflme,