Sözler - page 905

devirleri ve nazik vazifeleri görmesiyle oldu¤undan gös-
teriyor ki, Sâni-i Hakîm’in emriyle vazife-i f›trat içinde
zerrat›n enva-› harekât›na göre onlara tecelli eden esma-
n›n hesab›na ve flerefine olarak, birer manevî letafet, bi-
rer manevî nur, birer makam, birer manevî ders almala-
r›n› gösteriyor.
E l hâ s › l
: Madem Sâni-i Hakîm her fley için o fleye
münasip bir nokta-i kemal ve ona lây›k bir mertebe-i
feyz-i vücut tayin edip ve o fleye, o nokta-i kemale sa’y
edip gitmek için bir istidat vererek ona sevk ediyor; ve
bütün nebatat ve hayvanatta flu kanun-u rububiyet cari
olmakla beraber, cemadatta dahi caridir ki, adî topra¤a,
elmas derecesine ve cevahir-i âliye mertebesine bir te-
rakkiyat veriyor ve flu hakikatte muazzam bir “kanun-u
rububiyetin” ucu görünüyor.
Hem, madem o Hâl›k-› Kerîm, tenasül kanun-u azî-
minde istihdam etti¤i hayvanata ücret olarak, birer ma-
afl gibi, birer lezzet-i cüz’iye veriyor. Ve ar› ve bülbül gi-
bi, sair hidemat-› Rabbaniyede istihdam olunan hayvan-
lara birer ücret-i kemal verir, flevk ve lezzete medar birer
makam veriyor; ve flunda bir muazzam “kanun-u ke-
rem”in ucu görünüyor.
Hem, madem her fleyin hakikati Cenab-› Hakk›n bir
isminin tecellisine bakar, ona ba¤l›d›r, ona âyinedir; o
fley ne kadar güzel bir vaziyet alsa, o ismin flerefinedir, o
isim öyle ister. O fley bilse, bilmese, o güzel vaziyet ha-
kikat nazar›nda matlûptur. Ve flu hakikatten gayet muaz-
zam bir “kanun-u tahsin ve cemal”in ucu görünüyor.
SÖZLER | 905
O
TUZUNCU
S
ÖZ
kanun-u rububiyet:
yaratma, r›-
z›k verme ve terbiye etme kanu-
nu.
kanun-u tahsin ve cemal:
her
fleyi en güzel ve mükemmel fle-
kilde yapma kanunu.
letafet:
güzellik, hoflluk.
lezzete medar:
zevke sebep ola-
cak flekilde.
lezzet-i cüz’iye:
basit, küçük bir
zevk.
matlûp:
istenen.
mertebe-i feyz-i vücut:
varl›¤›n
en bereketli ve verimli hale gel-
me derecesi.
muazzam:
çok büyük.
münasip:
uygun.
nazik:
ince, zarif.
nebatat:
bitkiler.
nokta-i kemal:
mükemmellik
noktas›.
sair:
di¤er.
Sâni-i Hâkim:
her ifli hikmetle ve
sanatla yapan Allah.
sa’y etmek:
çal›flma, gayret et-
me.
flevk:
heyecan.
tayin etmek:
belirlemek.
tecelli:
Allah’›n isimlerinin ve in-
san›n kabiliyetlerinin eflyada gö-
rünmesi; yans›ma.
tenasül:
ço¤alma.
terakkiyat:
geliflim.
ücret-i kemal:
yükselme ücreti.
vazife-i f›trat:
yarat›l›fl vazifesi,
amaç.
zerrat:
atomlar.
adî:
basit, s›radan.
cari:
geçerli.
cemadat:
cans›zlar.
cevahir-i âliye:
de¤erli cev-
herler.
elhâs›l:
netice, sonuç olarak.
enva-› harekât:
hareket çe-
flitleri.
esma:
isimler.
hakikat:
gerçek.
Hâl›k-› Kerîm:
sonsuz cö-
mertlik ve ikram sahibi ve
her fleyi yoktan yaratan Al-
lah.
hayvanat:
hayvanlar, canl›lar.
hidemat-› Rabbaniye:
her
fleyin Rabbi olan Allah’a yö-
nelik hizmetler, ‹lâhî hizmet-
ler.
istidat:
kabiliyet.
istihdam:
görevlendirme.
kanun-u azîm:
büyük kanun.
kanun-u kerem:
cömertlik,
ba¤›fl ve ikram kanunu.
1...,895,896,897,898,899,900,901,902,903,904 906,907,908,909,910,911,912,913,914,915,...1482
Powered by FlippingBook